HÜKÜMET PROGRAMINDAN: "YENİ TÜRKİYE VİZYONUMUZDA AÇIK, BARIŞÇIL VE DİYALOĞA DAYALI BİR DIŞ POLİTİKA ÖNGÖRÜYORUZ"

PROGRAMDA, KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ VE KIBRIS TÜRK HALKININ ULUSLARARASI TOPLUM İÇERİSİNDEKİ HAKLI YERİNİ ALABİLMESİNİN HÜKÜMETİN ÖNCELİKLERİNDEN BİRİ OLDUĞU VURGULANDI

62. Hükümet Programı'nda, "Yeni Türkiye vizyonunda açık, barışçıl ve diyaloga dayalı bir dış politika öngörüldüğü; Yeni Türkiye'nin, dünya ile entegrasyonunu daha da artıracağı, etkin, hakkaniyeti gözeten, çok boyutlu ve itibarlı bir dış politikaya dayanacağı" belirtildi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından TBMM'ye sunulan 62. Hükümet Programı'nda yer alan "Öncü Ülke" başlıklı bölümde, dış politikanın AK Parti olarak güçlü ve saygın bir Türkiye hedefinin en önemli inşa alanı olduğu ifade edildi.

Programda, Kıbrıs sorununun çözümü ve Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesinin hükümetin önceliklerinden biri olduğu vurgulandı.

Dış politikadaki dönüşümün, AK Parti'nin gücünü milletten alarak 12 yıldır demokraside, insani kalkınmada ve güçlü ekonomide gerçekleştirdiği dev dönüşümden ayrı düşünülemeyeceği belirtilen programda, "Dış politikadaki duruşumuz bizatihi milletimizin duruşudur" ifadesine yer verildi.

Türk dış politikasının siyaset, ekonomi ve savunma veçheleriyle ana çıpasını oluşturan Avrupa ve Transatlantik kurumlarıyla iliş­kilerin derinleştirilmesinin önceki hükümetlerde olduğu gibi, başlıca önceliklerden biri olmaya devam edeceği vurgulanan programda, Türkiye'nin stratejik bir hedef olarak belirlediği Avrupa Bir­liği (AB) üyeliği doğrultusundaki kararlılığını, bu süreçte halkın yaşam standartlarının yükseltilmesine katkıda bu­lunacak reform sürecini daha da ileri götürmek hususunda iradenin korunduğu bildirildi.

AB katılım sürecinde siyasi neden­lerden kaynaklanan tıkanıklıkların aşılması ve katılım müza­kerelerinin yeni fasıllar açılarak canlandırılması yönündeki çalışmalara devam edileceği ifade edilen programda, "Ancak şurası bir gerçektir ki, AB üyelik sürecimize dair Türk kamuoyu, Avrupalı dostla­rımızın yanlış ve giderek daha da aşınmış tespitleri ve bunla­rın yol açtığı haksız uygulamalar karşısında belirli bir heyecan eksikliği, şüphecilik içindedir" ifadesi kullanıldı.

NATO

Türkiye'nin, güvenlik ve savunma politikasının merkezinde olan NATO'nun gerek askeri gerek siyasi etkinliğinin daha da güçlendirilmesine yönelik çalışmaları bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da destekleyeceğine dikkat çekilen programda, geniş bir coğrafyada yakın işbirliği yapılan, bölgesel ve uluslararası sorunlara karşı daya­nışma içinde bulunulan ABD ile ilişkilerin de karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirilmeye devam edileceğinin altı çizildi.

Programda, "Mo­del ortaklık olarak tanımladığımız ilişkilerimizin mütenasip bir düzeye çıkarılabilmesi hedefine yönelik çalışmalar da sürdürülecektir" ifadelerine yer verildi.

KIBRIS

Kıbrıs sorununun çözümü ve Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesinin hükümetin önceliklerinden biri olduğu vurgulanan programda, şunlar kaydedildi:

"KKTC'nin ekonomik altyapısının güç­lendirilmesi ve refahının artırılması için bugüne kadar kararlılıkla attığımız adımlara devam edeceğiz. Kıbrıs sorununun, adadaki her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve adanın ortak sahibi olmalarını temel alan müzakere edilmiş adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz ve Birleşmiş Milletler'in bu yöndeki çabalarını destekleyeceğiz."

KUZEY AFRİKA VE ORTADOĞU

Programda, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da etnik ve mezhepsel temel üzerinden farklılıkların çatışma unsuru haline getirilmeye çalışıldığı, güç mücadelelerinin istikrarsızlıklara yol açtığı bu bölgede birleştirici ve yapıcı bir rol oynamaya çalışılacağı bildirildi ve hükümetin, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerinden biri olan halkın iradesine dayanan demokrasinin herkesin hak­kı olduğunu savunmaya devam edeceği belirtildi.

Bölge ülkeleriyle ekonomik refahı güçlendirmeye matuf işbirliği projeleri geliş­tirmek ve karşılıklı faydaya dayalı çok boyutlu politikalar izlemenin öncelikler arasında yer aldığı dile getirilen programda, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışının sağ­lanması, komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik ve refah yaratan bir devlet haline dö­nüştürülmesinin Irak'a yönelik dış politikanın temel ilkeleri olduğuna dikkat çekildi.

Türkiye'nin Irak'ta kapsayıcı bir siyasi iktidar tesis edilmesine destek vermeye ve bu süreçte üzerine düşen katkıyı yapmaya devam edeceğinin altı çizildi.

FİLİSTİN-İSRAİL

Filistin'de son dönemde yaşanan ge­lişmelere de yer verilen programda, Türkiye'nin insanlık dramının sona erdirilmesi ve bölgede sürdürülebilir bir barış sağlanması doğrultusundaki aktif çabalarının ve Filistin ulusal birlik hükümetine yö­nelik güçlü desteğinin devam edeceğine vurgu yapıldı.

Programda, "İsrail'in Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak Mart 2013'te özür dilemesinin ardından başlayan normalleşme sürecinde ilerleme kaydedilmesi, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları ve başta Gazze olmak üzere uyguladığı kısıtlamaları sona ermedik­çe mümkün olamayacaktır" ifadeleri kullanıldı.

SURİYE

Suriye'de üç yılı aşkın süredir devam eden ihtilafa ilişkin olarak, ülkenin yeniden istikrara kavuşmasının ulusal çıkarlar bakımından bir öncelik olduğu kaydedilen programda, şunlar kaydedildi:

"Suriye'deki sürecin, hür ve demokratik bir sistemin tesisiyle bir an önce sonuçlandırılması, bölgemizdeki istikrar­sızlıktan beslenen radikal unsurlarla mücadele bağlamında da hayati önem taşımaktadır.

Türkiye, Suriye halkının demokrasi, hukukun üstünlüğü ve evrensel değerlere dayalı yeni bir Suriye kurulmasına yönelik talepleri karşılanıncaya kadar Suriye hal­kıyla mevcut dayanışmasını kararlılıkla sürdürecektir.

Ülkemiz, Suriye'deki gelişmeler karşısında uluslararası toplumun izlemekte olduğu siyasetin şekillendirilmesinde ve tatbikinde öncü bir rol üstlenmek durumundadır. Bu siyaset üç temel ilkeye dayanmaktadır: Barışçıl bir siyasi geçiş süreci marifetiyle Suriye halkının meşru taleplerinin karşılanması; re­jimin şiddet politikaları karşısında Suriye halkına gereken insa­ni ve siyasi desteğin sağlanması ve Suriye halkının meşru tem­silcilerinin kurumsal kimliklerinin güçlendirilmesi. Hükümetimiz, insani ve vicdani sorumluluk gereği, rejimin zulmünden kaçarak ülkemize sığınan Suriyelilerin yaralarının sarılması için gerekli yardımı sağlamaya, zor günlerinde Suriye­li kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edecektir."

BALKANLAR

Programda, Türk hükümetinin Bal­kanlar'da te­mel hedefinin, bölgede barış ve istikrar ortamını tehdit etme potansiyeli barındıran siyasi, etnik, dini ve siyasi gerginliklerin önlenmesine katkıda bulunmak olduğuna işaret edildi.

Türkiye-Bosna-Her­sek-Sırbistan ve Türkiye-Hırvatistan-Sırbistan üçlü mekanizma­larını da kullanarak, Balkan ülkeleriyle ilişkileri güçlendirmeye, barış ve istikrarın kalıcı hale getirilmesi suretiyle top­lumsal huzur ortamının tesisine katkı sağlamaya devam edileceği belirtilen hükümet programında, "Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme perspektifine güçlü desteğimizi de sürdüreceğiz" denildi.

RUSYA, UKRAYNA, KIRIM

Geçen dönemde hayata geçirilen Üst Düzey İşbirliği Konseyi mekanizması ve vizelerin de kaldırıl­masıyla birlikte Rusya ile ilişkilerin hızla geliştiği ve birçok alanda somut neticeler elde edildiği hatırlatılarak, gelecek dönemde, bu ülkeyle ilişkilerde yakalanan ivmeyi muhafaza etmeye ve daha da güçlendirmeye gayret gösterileceği vurgulandı.

"Komşumuz ve stratejik ortağımız Ukrayna'daki krize, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk te­melinde diplomatik yöntemlerle çözüm bulunması temel bek­lentimizdir" ifadesine yer verilen programda, bu amaç doğrultusunda ikili ve çok taraflı düzeyde yürütülen çabaları desteklemeye devam edileceği belirtildi.

Ukrayna krizindeki önceliğin, Kırım'ın asli halkı olan soydaş Kırım Tatar Türkleri'nin güvenlik ve refahının temini, hak ve çıkarlarının genişletilerek güvenceye kavuşturulması olduğuna işaret edildi. Kırım'daki soydaşların huzur ve güvenliklerinin sağlanması için gerekli girişimlerin sürdürüleceği vurgulandı.

GÜNEY KAFKASYA

Hükümetin bir diğer stratejik önceliğinin, "Azerbaycan toprakları ile Yukarı Karabağ'daki işgalin sona erdirilmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasın­daki gerginliklerin ortadan kaldırılması için çaba göstermeye devam etmek" olarak açıklandığı programda, gelecek dönemde, Türkiye-Ermenis­tan ilişkilerinin normalleşmesine yönelik adımların da sü­receği ifade edildi.

Programda, "Ermenistan'ın tarihten husumet değil, karşılıklı yarar ve işbirliğinin önünü açacak kapsayıcı, adil hafıza arayışı içine giren bir anlayışa yönelmesini ve açılımlarımıza ileri görüşle mukabelede bulunmasını bekliyoruz" ifadesine yer verildi.

Türkiye'nin "dış dünyasına eşsiz bir boyut kazandırdığı" nitelemesinde bulunulan Orta Asya'daki ülkelerle ilişkilerinde büyük mesafe kat ettiği kaydedilen programda, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan, Türkiye-Azer­baycan-İran ve Türkiye-Türkmenistan-Azerbaycan üçlü meka­nizmalarının da meyvelerini vermeye başladığı, Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve geçen dönemde kurulan Türk Konseyi'nin daha da güçlendiril­mesinin temel hedefler arasında yer aldığı anlatıldı.

AFRİKA

Son beş yıllık dönemde 35'e ulaşan Afrika kıtasındaki büyükelçiliklerin sayısının daha da artırılacağı vurgulanan programda, şunlara yer verildi:

"Türk firmalarının ve işadamlarının Afrika pazarında etkin hale ge­lebilmeleri ve pazar payını arttırmaları için sarf ettiğimiz gayretler neticesinde 20 milyar dolar seviyesini aşan toplam ticaret hacmimizi daha da yukarılara taşımak için gayret göstereceğiz. Başta Somali olmak üzere, kalkınma yardımları ve insani yardımlar aracılığıyla bu bölgeye uzattığımız yardım elini de mu­hafaza edeceğiz."

ASYA-PASİFİK

Asya-Pasifik bölgesiyle ilişkilerin derinleştirmeye ve geliştirmeye devam edileceği açıklanan programda, geride bırakılan dönemde bölgenin önemli ülkeleri Çin, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Endonezya ve Malezya ile stratejik seviyeye yükseltilen ilişkileri daha da ileri bir noktaya taşıma­nın hedeflendiğinin altı çizilerek, "Yeni misyonlar açtığımız bölgeler arasında yer alan bu bölgedeki diplomatik varlığımızı daha da artıracağız" ifadeleri kullanıldı.

Programda, Hindistan'la ilişkilerin güçlendirilmeye çalışılacağı, tarihi dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin bulunduğu Afganistan ve Pakistan'ın istikrarı için katkıda bulunmanın sürdürüleceği ifade edildi ve Türkiye'nin bu ülkenin kurumsal ve insani kapasitesinin geliştirilmesine yönelik kalkınma yardımı faaliyetlerini muhafaza edeceği vurgulandı.

Türkiye'nin Latin Amerika ve Karayipler ile ticaret hacminin son 10 yılda 9 kat artarak 8 milyar dolar seviyesine ulaştığı vurgulanan programda, "Bu yaklaşımımızı muhafaza edecek, ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve işbirliği temelinde geliştirmeyi sürdüreceğiz" denildi.

Hükümet olarak bir diğer önceliğin, çok taraflı kuruluşlar­da etkin bir rol oynamak ve aktif bir profil sergilemek olduğu belirtilen programda, "Ülkemiz, rekor düzeyde bir oyla 48 yıl aradan sonra seçildiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliği çerçeve­sinde 2015-2016 dönemi için bir kez daha aday olmuştur. Adaylık kampanyamızı olumlu bir şekilde neticelendirmek önceliklerimiz arasında­dır" ifadeleri kullanıldı.

"YENİ VİZYONER DIŞ POLİTİKA"

Programda, Türkiye'nin çok taraflı kuruluşlarda oynadığı etkin role ilişkin, şunlar kaydedildi:

"Türkiye, tüm bu çabalarımız ve BM'nin bölgesel faaliyetlerini İstanbul'a taşıyan ihtisas kuruluşları sayesinde bu kuruluşun bölgesel bir merkezi haline gelmektedir. Ülkemizin bu imajını güçlendirecek faaliyetlere devam etme doğrultusundaki karar­lılığımız tamdır. Türkiye son dönemde başta Birleşmiş Milletler kuruluşları olmak üzere, uluslararası kuruluşlar için bölgesel bir çekim merkezi haline gelmiştir.

Yeni vizyoner dış politikamız İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) nezdinde de karşılığını bulmuş­tur. Ülkemiz 2016 yılında İİT Zirvesine ev sahipliği yapacaktır. Önümüzdeki dönemde hükümetimiz, İİT ile ilişkilerin daha da geliştirilmesine yönelik yoğun çalışmalarda bulunacaktır.

İSEDAK, Türkiye'nin İslam dünyasına dönük en önemli iktisadi ve ticari projesidir. Ülkemizin ev sahipliğini yaptığı ve İslam ülkeleri arasında kal­kınma alanında bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasına, anlayış birli­ğinin oluşturulmasına ve politikaların yakınlaştırılmasına hizmet eden İSEDAK'ı önümüzdeki dönem daha da güçlendireceğiz.

Dünyanın en büyük ekonomileri arasında bulunan ülkemiz, 2015 yılında küresel sistemdeki ve uluslararası yönetişim mi­marisindeki ağırlığı giderek artmakta olan G-20'nin dönem başkanlığını devralacaktır. Keza önümüzdeki yıl, 2016 yılında ev sahipliği yapacağımız İİT'nin en üst düzeyde karar alma organı olan İslam Zirve Toplantısı, BM İnsani Yardım Zirvesi ve 23. Dünya Enerji Kongresi için de hazırlık mahiyeti taşıyacaktır."

DIŞ YARDIMLAR

Dış politikanın son yıllarda en hızlı gelişme gösteren alanlarından birisinin dış yardımlar olduğu vurgulanan programda, Türk İşbirliği ve Koordi­nasyon Ajansı'nın (TİKA) öncülüğünde yürütülen etkin çalış­malar ve bu alandaki artan performans sayesinde Türkiye'nin "donör ülke" statüsünü kazandığı hatırlatıldı.

Türkiye'nin artık yardım alan değil, yardım eden bir ülke konumunda olduğuna işaret edilen programda, "Ülkemizin Resmi Kalkınma Yardımları, 2004'te 336 milyon dolar düzeyinden 2013'te 3 milyar 276 milyon dolara yükselmiştir. 2013 yılında Resmi Kalkınma Yardımlarımızın GSMH'ya oranı yüzde 0,42 ile OECD Kalkınma Yardımları Komitesi üyeleri ortalamasının üzerinde gerçekleşmiştir" ifadelerine yer verildi.

Türkiye'nin TİKA koordinasyonunda, sivil toplum, kamu ve özel sektör, üniversite ve yerel yönetim kapasitelerini harekete geçirmeyi, gelişmekte olan ülkelerin hızlı ve çok yönlü bir biçimde kalkınması amacı doğrultusunda yerel öncelikleri merkeze ala­rak; eğitim, sağlık, tarım, hayvancılık, tarihi ve kültürel mirasın korunması ve mesleki eğitim gibi alanlardaki faaliyetlerini artı­rarak sürdürmeyi hedeflediğine dikkat çekilen programda, çoğunluğu Afrika ülkelerinden oluşan En Az Ge­lişmiş Ülkelere yönelik yıllık 200 milyon dolar büyüklü­ğündeki yardım taahhüdü çerçevesinde kalkınma işbirliği faaliyetlerine devam edildiği belirtildi.

Dünyanın dört bir yanında zorda kalan insanlara "yardım eli" uzatıldığı ifade edilen programda, Türkiye'nin bölgesel istikrarsızlıktan kaynaklanan daha önce görülmemiş büyüklükteki insani krizleri, uluslararası standardın da öte­sinde bir kalite ile göğüslemeyi başardığı vurgulandı.

"1 milyon 345 bin­den fazla Suriyeli dost ve kardeşimize kucak açtık. Bu sayının yaklaşık 220 binini 10 ilde bulunan 22 geçici barınma mer­kezimizde barındırıyoruz" ifadelerine yer verilen programda, Gazze ve Irak insani krizlerine dost elinin uzatıldığının, Türkmenler ve Yezidiler için Irak içerisinde kamplar kurulduğunun altı çizildi.

Afetlerin yaşandı­ğı 40'tan fazla ülkede insani yardım çalışmalarının yürütüldüğü belirtilen programda, şunlar kaydedildi:

"2012 yılında dünya genelinde ülke bazında en fazla yardım yapan üçüncü ülke olduk. Bu başarımızı 2013 yılında da aynen göstererek 1,6 milyar Amerikan Doları insani yardım ile ABD ve İngiltere'nin ardından üçüncülüğümüzü sürdürdük. Bu yardım miktarlarının Gayri Safi Milli Hasıla içindeki oranı açısından ise 2013 yılında yüzde 0,21'lik pay ile insani yardım alanında dünya birincisi olduk. 2015 yılı için planlanan Gazze Bin Konut Projesi örneğinde olduğu gibi bölgenin savaş sonrası yeniden imar sü­recinde etkin ve öncü rol alacağız."

DIŞ POLİTİKA HEDEFİ

Dış politikadaki hedefin, oluşan yeni şartlar ile uyumlu şekil­de, Türkiye'nin küresel ve bölgesel tüm meselelere katkıda bulunabilecek bir aktör olarak temayüz etmesini, mücavir bölgelerde belir­leyici ve düzen kurucu, küresel alanda etkin ve yönlendirici bir aktör olarak konumunun güçlendirilmesini sağlamak olduğu vurgulanan programda, "Yeni Türkiye vizyonumuzda açık, barışçıl ve diyaloga dayalı bir dış politika öngörüyoruz. Yeni Türkiye, dünya ile entegrasyonunu daha da artıracaktır. Yeni Türkiye etkin, hakkaniyeti gözeten, çok boyutlu ve itibarlı bir dış politikaya dayanacaktır" denildi.