Seçiş vazgeçiştir..
“Çekilmez bir adam oldum yine; Uykusuz, aksi, lanet; Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi; Azgın bir hayvan döver gibi; O gün çalışıyorum; Sonra bir de bakıyorsun ki ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü; Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün; Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün; Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet; Çekilmez bir adam oldum yine; Huysuz, aksi, lanet; Yine her sefer ki gibi haksızım; Sebep yok olması da imkânsız; Bu yaptığım iş ayıp rezalet fakat elimde değil; Seni kıskanıyorum” demişti ya diğer bi’dünya şairi Nâzım Hikmet, işte tam da bu modda gezinir durursunuz başka hayatları kıskana kıskana ‘huysuz, aksi, lanet’ bi şekilde. Olabilir, sizin beğenmediğiniz o hayatınız, başkasının hayali olabilir. Bahaneler mi? E o da çok bu güzel havalarda; İşte, tam da havasındayız bahardan kalma bu ada günlerinde; “Beni bu güzel havalar mahvetti; Böyle havada istifa ettim evkaftaki memuriyetimden; Tütüne böyle havada alıştım; Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti” demişti ya dünya şairi Orhan Veli, tam da o dem’deyiz veya ‘son dem’deyiz. Bugüne kadar hep yüklenme ve beslenme prensiplerinden bahsetmeye çalışmıştık. E bu kadar atraksiyon içerisinde bedene huzur da vermek lâzım. Bi’defa “uyku bir törendir” demiştik bi’yazımızda ama “çapraz yatıyorum yatakta” misâli bunalım bi’ruh haliyle bi’ömür tüketti birçoğumuz. Koşuşturma içerisinde kendimizi unutur olduk hep; trans halinde ‘ömür törpüsü’ objeler ve de insanlarla uğraşmaktan bıktık. Bedensel detoks (arına) önemli ama ‘duygusal detoks’ da önemli pek tabii ki de. Şahsen evdeki fazla eşyaları bi’hayır kurumuna bağışlayın. Fazlasına gerek yok herhalde! Buzdolabındaki işlemiş fazla kalorileri de çöpe atın. E gardroptaki giyilmeyen kıyafetlerinizi? Onları da bi’hayır kurumuna bağışlayın ki Allah esirgeyen ve de bağışlayandır! E hayatınızda ve de çevrenizdek stres yükü altında ezilip sağa sola çatan insanları n’apalım? E onları da toptan bi’kenara koyma ve de ilgilenmeme zamanı gelmedi mi a dostlar? Biraz da kendine zaman ayır değerli okuyucum. E bahar yakın bi’gelecekte yine/yeniden geliyor. Bahar mevsimi demek enerji demek. Bahar mevsimi demek fazlalıklardan kurtulmak demek. Hâl böyleyken vahşi kapitalizm içerisinde kendimizi kaybettik. Kendimizi unutur olduk; Nefes almayı, bir çiçeği koklamayı, denizin iyot kokusunu, bir çocuğun gülüşünü, bazen çok güzel bi’yemekten tat almayı unuttuk. Yaşanmışlardan ders çıkaran bi’kitabı, ailede yeni doğan bebeleri ve de yakın akrabaları veya yeni mekan veya şehirleri gezmeyi unutur olduk. Bahar geldi artık; Bırakın hayıflanmayı! Öncelikle kendinize zaman ayırın. Sonra da çocuklarınıza. Asla ertelemeyin artık. Yapmak istediklerinizi önem sırasına göre önce listeleyin, sonra basıp gidin buralardan. Gidin var’oluduğunuzu hissedin. Unutmayın; sizden daha önemlisi yok. Zaten günü geldiğinde bi’karış toprak altında bol bol karıncalarla birlikte ebedi istirahata ulaşacağız. Bu yüzden sırf bu yüzden sağlığın, gençliğin ve de en önemlisi zamanın kıymetini bilin. Siz; size ait paralel bi’yaşam yaratmaya çalışın. Sonuçta hayat kısa, çok da değmez uykusuz, aksi ve de lanet bi’insan olmaya. Özetle seçiş vazgeçiştir. Yüreğine sağlık adaşım Nâzım. mekanı cennetle, kalanlara da sağlıkla. Nokta…