Roland Garros..
Kara bulutlar geldi, yapraklar döküldü; önce yağmur, arkasına da sulu’sepken kar ve de yolları kapatıncaya kadar tipi ötesi yoğun kar fırtınasını izledik canlı ya da tv’den. E ötesinde çiçekler açtı ve de güneş günler geldi. Teorik olarak da yaz mevsimine girmek üzereyiz. E hâl böyle olunca da dünyanın sporu şaha kalktı. Bu aralar yoğun tenis takılıyoruz. Tenis Krallığı’nın tek toprak Grand Slam’ı 114’ncü Rolland Garros hâlihazırda son sürat ve de tam gaz devam ediyor. Bu yıl toplamda 28 milyon Euro ödül dağıtılacak olan bu turnuvaya ilişkin rakamlar açıklandı geçen; 15 gün sürecek olan Rolland Garros’ta toplamda 60 bin adet tenis topu kullanılacak... Turnuvanın oynanacağı toplam kort sayısı 23 olacakmış... Tek erkek ve tek kadınlarda şampiyonlar 1,8 milyon Euro ödül kazanacak... Merkez kort Philippe Chatrier’nin kapasitesi 14 bin 911 kişilikmiş... Kortlarda toplamda 45 ton toprak kullanılacak... Oyuncular toplamda 120 kilo muz ve 1,5 milyon ton makarna tüketecekmiş... E rakamlar özetle böyleyken bu işin kahramanları kimler? E tabii ki toprağın kralı Matador lâkaplı Toprak Ağası Rafael Nadal. İspanyol raket bir Grand Slam’ı 9 kez kazanan ilk erkek tenisçi bildik. Rakipleri mi? Tabii ki de Federer Ekselansları yanında Djokovic ve Murray olacak. E kadınlarda durum ne? Son şampiyon Sharapova ve arkadaşları modifiye tenisçiler olabilir ama bizim Serena Williams direkt NOS’lu bir şekilde bu yıl kesin favori. Neyse, dünyanın tenisi bu durumdayken bizde durum ne? Çocukluğumuz Dereboyu’na teğet geçti. Şu anda kafe tarzı hengâme olan caddede in ve de cin çift kale maç yapardı, tıpkı bizim de taştan kalelerle organize ettiğimiz mahalle maçlarımız gibi. Kanlıdere’nin diğer yakasında golf oynayan Karayel Ailesi’ni hâyâl meyâl hatırlarım. Savaş sonrası o bölgeye yine tenis merkezli bir kulüp konuşlanmıştı. Halk ağzında “sosyete kulübü” olarak dillendirilen (ki hiç katılmam) Lefkoşa Şehir Kulübü’ndeki tenis turnuvalarını izleyerek geçti ergen dönemlerimiz. Rahmetli İlter Sami ve Özel Vasıf, arkasından şimdiki federasyon başkanı Saffet Barutçu ve Engin Yeşilada’yı, Tuncel Türker ve Nusret Benter ikilisini, sonrasında da Orhan Şevket ve Ragıp Ratip yanında Enis Irgara’yı ve İpek Özsev’i izledik nice nice yıldızlar dahilinde. Son dönemlerde de Barış Örek, Yenal, Arda, Zeka, Ayberk, Florin, Vivien, Şafak Güzoğlu, Gamze Kanıdinç, Özay Barutçu, Tanemcik ve Eliz Maloney Hazretçikleri var. E gelecekte n’olur? Bizim bu çocuklar/arkadaşlar dünya tenis ailesine karışırlar mı? E bizden de birileri inşallah bir gün bu endüstriyel tenis işlerine girer. Durum böyleyken Rum arkadaşlarda durum ne? Örneğin 1985 Limasol doğumlu Kıbrıslı Rum Markos Bagdatis’e ne demeli! 2006 yılında Avustralya Açık’ta 2’nci ve 2006 Wimbledon’da yarı final oynamıştır. 5 Mayıs 2008’de ATP sıralamasında en iyi 15’e yükselmiştir. Bizim adam 13 yaşında Paris’te Muratoğlu Tenis Akademisi’nde Genç Olimpik Yarışmacı Yetiştirme bursuyla Fransızca öğretilerek yetiştirimiş daha sonra ise Limasol’da bulunan Gramer Okulu’na başlamıştır. 2004’te o yılın şampiyonu olan Roger Federer’den şampiyonluk ünvanı elindeyken Federer’den set kazanan iki oyuncudan biridir (diğeri de Andre Agassi’ydi). Markos bu arada da futbolda sıkı bir Apollon Limasol taraftarıymış. Ada’da böyle yetenekler de varmış, şaka gibi...