Nevruz..

Nevruz; Özetle doğanın uyanışı ve bahar bayramıdır mâlumunuz üz’re. Bahar mevsimi mi? Kıbrısımızın bahar’ı sadece kız çocuklarına verilen bi’isim oldu artık maalesef. Bi’kaç gün medoş lalesi arkası bi’kaç ılık yağmur
günü ve de arkasına da işgal edilmiş denizlerimizden uzak bi’yaz esintisi ötesi kavurucu sıcaklar hâkim bu ada’da. E bu arada ne kutlanıyor bu’günlerde? Nevruz Bayramı. Nevruz mu? Siyaset’i batsın; Newroz/Nevruz

Bayramı’nın Kürt mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi’ne dayandığına inanılır. Türklerde ise Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır. 3000
yıllık bu geleneği 2010 yılından itibaren başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 21 Mart’ı Dünya Nevruz Bayramı olarak kabul etmektedir. İşte an itibariyle gençler ofisimizin yanında ha’bire halay çekmekte ve de
“newroz pîroz be” nidâlarıyla baharı yine/yeni/yeniden müjdelemekteler. Ailemizin kırlangıçlarının da eli kulağında.

 Geçen yılın yavruları, bu yıl anaç olarak gelecekler vesselÂm. E onların yuvaları bu; dişiyle, tırnağıyla, alın
terinden inşa ettiler yuvalarını. Güneş yine geç batacak. Çocuklarımızı eve getirtmeye yine zorlanacağız. Yo Yo Diyetler yine devreye girecek. Yine o bisküvi reklamındaki gibi Biscolata Erkeği hayaliyle fitnes salonlarına
doluşup, yine Facebook’tan yer bildirimleri, Instagram’dan olmayan altılı baklavaları resmedceğiz ve bu şeklinde mesajlar vereceğiz. E mâlum, 6 ayda maydanoz bile yetişmez ama n’apalım, umut da biz fakirlerin ekmeği
ha’bire çıkacak cana eziyet edeceğiz. Ey okuyucum; Dün de “yarın” demiştik ama artık Yaz 2015 geldi çattı.

 “Benim hayatım, benim teknolojim” der ya bi’reklam filmi, doğrudur onun teknolojisi onu bağlar bağlamasına ama
buna karşılık teknolojik uyumumuz sayesinde hareketsiz bir yaşam da bizi bağlar tıpkı bi’sürüngen gibi. Bir zamanlar bu toplumumuzun yarınlarıydık ama artık maşallah et bullisi görünümlü yarı prostat ve andropoz arifesinde ha’bire sona doğru ve son sürat yaşlanmaya devam ediyoruz. ‘Yürümüyoruz, koşmuyoruz, çevirmiyoruz. Egzersiz eğitimimiz maalesef çok yetersiz. Kaliteli ve yeterli uykumuz da yok. Sosyal baskılardan da kurtulamıyoruz.
Yoğun iş yaşamı, yetersiz ve dengesiz beslenmemiz de cabası. Kilo problemi, kolesterol, damar sertliği, hipertansiyon ve hormonal dengede sorunlar yaşıyoruz. Maalesef doğal ürünlerden bi’hayli uzaklaştık. Eskiden ‘fast food’ vardı, artık bunun yanına cips, dondurma, kola gibi tatlı zehirleri barındıran ‘junk food’ da sahnede’. Bu kültürü de benimsedik. Bunların yanında unutmayalım ki, ömrü uzatılmış yiyecekler bir o kadar ömrümüzden çalıyor.

Sonuç mu? Herkesin kendine günde bir saat ayıracak zamanı vardır a dostlar. Daha önce yazmıştık yine yazalım; ‘Günde 1 saat demek; Günün yüzde 4’ü demek’. İşte bu yüzden kendine 1 saatçik bile ayırmayan biri
sürünmeye mahkûm bildik. Sağlık bilimci arkadaşlar; “Egzersiz en iyi ilaçtır” derler ya, külliyen katılırız. E prensipler? Özetle şöyle; Egzersiz öncesi, esnası ve sonrasında mutlaka sıvı alınız. Uzmanlar su veya doğal maden suyu yanında kramplar için muz alaşımını tavsiye ediyor. Bunun yanında açlık şekerini yukarıda tutacak az bi’meyve (narenciye, avokado, elma ve erik) de afiyetle şarttır...

 Özellikle yağ yakmada sıkıntısı olanlar rutin olarak tiroid tahlillerini yaptırmalıdır. Aksi takdirde akıntıya kürek çekersiniz... İyi bir ısınma ve soğumayı ihmâl etmeyiniz. Beslenme prensiplerine uyunuz. Egzersizden 2-3 saat önce ve sonra sindirimi kolay besin öğelerini alınız. Bu yolda profesyonel bi’diyetisyen baskısı da şart... Yağ yakmak istiyorsanız egzersiz nefes nefese kalmayınız. Bol oksijenle, ritmik ve de ılımlı egzersizle bu işler olur... Trafik, sakatlıklar, hastalıklar için uygun malzeme ve teknolojiyi ihmal etmeyiniz. Özellikle ayak, diz ve bel sağlığı için ayakkabılarınızız 6 ayda bir yenileyiniz... Tam ve düzenli uykunuzu alın zira uyku bir törendir. Ha gayret a dostlar. Yaz 2015’te yeni umutlara...