Nazım BURGUL
(Multidisiplin)
KTSYD’de yetki devri


Hürriyet’in devrik gazetecisi Ertuğrul Özkök, Antalya’da katıldığımız bir toplantıda aynen şöyle buyurmuştu; “Biz gazeteci olarak hayal satarız. Örneğin ben fanatik Fenerbahçeliyim. Açıyorum gazeteyi ve kulübümün bir dünya yıldızını transfer edeceğini okuyorum ve o gece en güzel rüyalar, hayaller içinde uyuyorum. İnsanları bir geceliğine de olsa mutlu etmek kötü bi’şey mi? Ne var bunda!” derken içimden “ölünün gocakörü var. İyi halt ediyorsunuz” dedim. Marka değeri(!) yüksek bir medya yöneticisi, üstelik de Türkiye’nin en çok satan gazetesi Hürriyet’i yöneten bir medya yöneticisi düpedüz yalan haberi savunuyordu! İşte, spor gazeteciliği konusuna maalesef bu gözlüklerle bakan say’ın tepe yöneticileri de var. Neyse, meslekleşmesi Antik Olimpiyatlara dayanan ve dört mevsim gerek saha, gerekse salonlarda soyunma odalarının büyülü kokusunu teneffüs eden, çocuğu 40 derece ateşle yanarken, mürekkep kokulu loş ışıklar altında küçük bir çalışma odasında sayfasını kapatır. Hafta içi ve özellikle hafta sonlarında yağmur-çamur demeden saha ve stüdyo arasında mekik dokuyan, mesai mevhumu gözetmeyen dinamik bir yapısdır spor yazarı. Gazeteci Cem Atabeyoğlu’na göre spor gazetecisi; “Konusu spor olan, bu alandaki güncel olayları gazeteciliğin temel kuralları çerçevesinde takip eden, yorum ve fotoğraflarla zenginleştirilerek duyuran, bilgi veren kişidir”. Diğer bir gazeteci Can Kozanoğlu ise spor gazetecisini; “Spor olaylarını yakın takibe alan, yazan, yorumlayan, resimleyen kişidir” diye târif ediyor. Cesur, adil, güvenilir ve uzlaştırıcı rolüne bağlı kalarak duygusallıktan uzak, kişisel problemleri ön plana çıkarmayan, eleştirilerindeki amacı belirleyen başka bir deyişle genellikle de “bağcıyı dövmektense üzüm yemeyi tercih eden” bir mizaçtır spor yazarı. Yüzlerce/binlerce okuyucusunun olduğunu bilerek, özel hayat hakkını çiğnemez. Sadece problemi ortaya koymaz, problemin nedenlerini ve çözüm yollarını da ortaya koyar. Son yıllarda maşallah bolca para kazanıp, bolca gabak kesen bir kısım teknik adamlar ve sporcular “hamama giren terler” deyimini bu aralar hep gözardı ediyorlar. Bu gerçekten yola çıkarak, en hızlı ataktan daha hızlı bir tempoda haber yetiştiren, statlardan gazete binalarına, oradan salonlara veya antrenmanlara iki kare fotoğraf için çırpınan spor gazetecileri değil mi? Binlerce sporseverin coşkularını da üzüntülerini de sahalardan köşelerine taşıyan, bunun yanında tüm spor emekçilerine şan-şöhret ve para kazandıran o beğenmediğiniz spor yazarları değil mi? İşte, beğenmediğiniz(!) o yazarların bir de derneği var; Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği (KTSYD): 1983 yılından günümüze az buz değil; 32 yıl olmuş. Yetkiyi devralan her yönetim üzerine koyarak ülkemizin güçlü sivil toplum örgütlerinden biri olarak 32 yılı geride bıraktı. Kurumsallaşma yolunda atılan adımlar, üç lokali, sosyal tesisleri, yüzme havuzu ve ses getiren organizasyonları ile KTSYD özelde üyelerine, genelde ülke sporuna hizmete devam eder durumda. Özcan Özcanhan ile başlayan ve Raif Örtunç, Hasan Hastürer, Songuç Kürşad, Ertan Birinci, Mustafa Özsoy ve son başkan Ogün Genç Kaçmaz yönetimleri döneminde üzerine artı değerler koyarak yol alan KTSYD’de bayrak yarışı aynı tempo ile devam etmekte. 11 Temmuz 2009 tarihi itibariyle görevi devralan son yönetim, gelecek ay erki devretmek üzere genel kurul hazırlığına başladı. Yeni dönemde şimdilik üç adayımız var; Cemil Garip, Can İpcioğlu ve Bülent Kılıçoğlu ufak ufak nabız yoklamaya başladılar. Seçim gününe kadar n’olur, ne biter bilemeyiz ama sonuçta bu üç değerli arkadaşın da ortak paydasında; sosyal fayda ve hizmet var. Hayırlı olsun. Bendenizden uzak bi’hizmet yarışında başarılar a dostlar.