Bir yılı aşkın bir süredir, futbol federasyonu’nun KOP ile başlattığı ve FİFA ile geliştirdiği görüşmeler ne boyutta devam ediyor bilmiyorum. Bu konuda süreç yavaş ilerlemiş olsa bile, başlatılan bu girişim, genelde Kıbrıs Türk sporu , özelde ise futbolumuz dışa açılması bakımından önemli bir süreçtir.
Futbolumuzda atılan bu adımın, Kıbrıs sorunu’nun çözüm noktasına gelinen bu günlerde, KTFF’nunun öncü bir misyon üstlendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Futbol Federasyonu, bu süreci başlatırken, karşı görüşte olabilecek çevrelerin tepki koyması gayet doğaldı. Bunların en başında Milli Olimpiyat Komitesi ( MOK) geliyordu. Futbol federasyonunun yaptıgı bu girişim, MOK başkanı ile yönetim kurulunu bir birine düşürmüş ve sonuçta her iki taraf da soluğu mahkemelerde almışlardır.
Şimdi bu metnin imzalamasına karşı çıkan efendilere soruyorum ; sayın EROĞLU ve ANASTASİADİS’in, Kıbrıs sorununun çözümü ile ilğili, ortak metne attıkları imzalara da mı karşı çıkıyorsunuz ?
Atılan bu imza için sayın Eroğlu’na aynı tepkiyi gösterip, basın açıklamasında bulunacakmısınız ?
Yoksa sayın Eroğlu’nun istifasını mı isteyeceksiniz ?
Mevcut düzenden yararlanan milliyetçi guruplar, statikodan beslenedikleri sürece, bayrağı kalkan yapıp, barış için yapılan tüm girişimlerin önünde engel olmaya özen gösteriyorlar. Şimdi aynı kişilerin, sayın Eroğlu’nun atmış olduğu imzaya karşılık ne yapacaklarını merakla bekliyorum.
Futbol federasyonuna gösterdikleri tepkinin aynısını, Cumhurbaşkanına da gösterecekler mi?
Hiç sanmıyorum !
Çünkü bu gibi insanlar, sabah akşam şükran ve anavatan edebiyatı yaparak, ellerine aldıkları bayraklarla Türkiye’deki yetkililere şirin gözükmeye çalışıyorlar. Halbuki Türkiye hükümetinin son günlerde Kıbrıs’ta, barış ve çözüm noktasında verdikleri olumlu mesajlar, eminim bu kişileri rahatsız etmiştir. Fakat bu insanlar, Türkiye’nin almış olduğu bu tavırdan dolayı, rahatsız olmalarına rağmen, seslerini bile çıkartmaktan korkuyorlar. Ne yapacaklarını nasıl tepki koyacaklarını bilemiyorlar.
Çünkü onların tek amacı mevcut düzenden beslenmek ve bu düzenin yok olmasını engellemektir. Bu insanlar ne Türkiye’yi çok severler ne de Kıbrıs Türk halkını. Onların tek amacı, kurmuş oldukları düzeni sürdürebilmektir.
Kendi ülkesini seven, kendi halkının dünyada kabul görmesini ve dünyalı olmasını isteyen her birey, Kıbrıs meselesinin çözümünden yana tavır geliştirmek zorundadır. Böyle gelmiş böyle gider zihniyeti ile bir yere varılamayacagını her kes görmüştür. Kırk yıldır aynı türküyü dinlemekten bıktık.
Sertoğlu, bu girişimi başlatırken, hatırlanacağı üzer, sayın Eroğlu ve TC Elçiliğinden, metnin altına imza atılması noktasında destek almıştı. Yani kıbrıs deyimi ile kendisine “yürü de korkma” denilmişti.
Sertoğlu, kendisine verilen destek üzerine, ülke sporunun ve gençliğinin önünü açma noktasında cesur bir adım atarak önemli bir misyonl üstlenmiştir. O dönemde imzalanan metin, bazı kişilerin kafasında soru işaretleri yaratsa da, bu gün, kıbrıs konusunda Birleşmiş Milletlerin iki toplum liderinin önüne koyduğu “Ortak Metnin” , de aynı amaca hizmet ediyordu.
Her iki federayon başkanı, attıklatı imzaların arkasında durarak, metni üyelerine kabul ettirmiştir. Dış güçler, bu gelişmeleri takip ederken, iki toplumun, anlaşmaya ne kadar istekli olduğunu da ölçmüş oluyordu.
Her iki taraftaki milliyetçi gurupların, anlaşma metnine fazla ses çıkarmaması, işlerin doğru yapıldığının habercisiydi. Hatta, rum tarafında, en milliyetçi kulüp olarak bilinen Apoel’in bile sessiz kalması dikkatlerden kaçmadı.
İşte o günlerde başlayan bu ılımlı bakış açısı, bu günkü ortamın sağlanmasında önemli rol oynamıştır. Çünkü büyük devletler stratejilerini , bu gibi küçün, ancak ön fikir alma bakımından önemli sayılacak referandumlarla geliştirirler.
Bu gün gelinen noktaya baktığımızda , Kıbrısta artık sürdürülebilir bir ortamın olmadığı ve her iki tarafın çoğunluğunun, çözümden yana tavır sergilediğini görmekteyiz. Yan yana yaşayan iki toplum insanının, gereksiz kavgalar ve düşümanlıklar yüzünden, yaşamlarını belirsizleştirmek istemiyorlar. Küçücük adada daha huzurlu ve mutlu yaşamak dururken, hayatı bir birlerine zehir etmenin bir anlamı kalmamıştır.
Bu ülke hepimizin ve birlikte yaşamalıyız. Bu ülkenin nimetlerinden birlikte faydalanmalıyız. Rumlar gibi, Kıbrıslı Türklerin de artık, dünyada kabul görmelerinin zamanı gelmiştir.
İşte sayın Eroğlu ve Anastasiadis’in yeniden başlatmış oldukları çözüm süreci, bir yılı aşkın bir süre önce başlatılan KTFF- KOP ve FİFA üçgeni’nin olumlu yansımasının bir göstergesi olarak değerlendiriyorum.