Birçok gazeteci, akademisyen, işadamı, vatandaş ülkemizde işkencenin var olduğu gerçeğini zaman zaman açıkladılar. Ancak en son meclis araştırma komisyonu Kuzey Kıbrıs’ta sistematik olmasa da bazı münferit olaylarda işkence yapıldığını rapor olarak Cumhuriyet Meclisine sundu. Hatta bazı vekillerimiz bu konunun vesikalara geçmesi bakımından tarihi nitelikte olduğunu söyledi. Tek kelimeyle UTANDIM. Gülelim mi ağlayalım mı bu hazin duruma. Ne demek sistematik olmasa da ne demek tarihi bir gün bu çağda!

Anayasa’mız ve devletimizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi hükümlerine göre işkence kesin olarak yasaklanmış ve suç sayılmıştır. Raporda geçen sistematik tabiri daha çok soykırım yapan ülkeler ile birlikte kullanılıyor doktrinde. Yani anlayacağınız soykırıma KKTC’de ramak kalmış ve bu büyük ayıp meclis kürsüsünden milletvekillerine okunuyor. Rapor okundu peki değişen bir şey oldu mu sizce? Yorumdan ve açıklamadan çok bugüne kadar işkence suçundan kaç polise dava okundu acaba? Kimler ne ceza aldı, yapanın yanına hep mi kar kalır bu işkence suçu Sayın Vekiller.

Susanlarında bu suça ortak olduklarını unutmayın. İşkence ile ilgili rahmetli Uğur Mumcu’nun ünlü sözü geldi aklıma. Üstadımız der ki; “Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur. Ölen insandır.”  Hukuk fakültesinde Ceza Hukuku hocam Dr. Özge Bengisu’nun özellikle bu konular üzerinde neden çok fazla durduğunu, mevcut yasalarımız ile daha çağdaş hukuk normlarını barındıran Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin ilgili maddelerini niçin ısrarla karşılaştırdığını bugün daha iyi anlıyorum. Katkınız için çok sağolun.

Anayasamızın 14 maddesi derki;

            (1)  Herkes, barış, güven ve huzur içinde yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

            (2)   Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.

            (3)   Kimse, insanlık onuruyla bağdaşmayan bir cezaya çarptırılamaz veya muameleye bağlı tutulamaz.

        (4)   Kişinin şeref ve haysiyeti dokunulmazdır.  Herkes buna saygı göstermek ve korumakla yükümlüdür.

Yine ülkemizin de tabi olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3 maddesi “İşkence Yasağı” getirmiştir. Buna göre; “Hiç kimse işkence veya insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye veya cezaya maruz bırakılmayacaktır.” ifadesi yer almaktadır.

Anayasamızın 14 maddesi ile sözleşmenin 3. Maddesi; Devletlere hem negatif hem de pozitif edimler yükler. Yani devletler söz konusu maddeleri ihlal eder nitelikteki fiilleri suç olarak düzenlemeli ve diğer önleyici tedbirleri almalı; böyle bir fiil işlendiğinde ise fail ister kamu görevlisi olsun isterse olmasın tarafsız ve etkili bir resmi soruşturma yapıp failler caydırıcı şekilde cezalandırmalıdır.

Bir fiilin sözleşmenin 3. maddenin ihlali sayılabilmesi için kötü muamelenin en az, ağırlık düzeyinde olması gereklidir, bu en az düzeyin belirlenmesi görecedir: muamelenin süresi, fiziksel ya da ruhsal etkileri ve bazı durumlarda mağdurun cinsiyeti, yaşı, sağlık durumu gibi koşullara bağlıdır.

 İşkence, devlet gücünü temsil eden bir kişi tarafından veya onun tahrikiyle, işkence görenin ya da üçüncü bir kişinin ifadesini ya da ikrarını etkilemek, onun tarafından gerçekten işlenmiş ya da işlenme ihtimali olan bir fiili cezalandırmak veya diğer kişileri korkutmak amacıyla yapılan ağır bedensel, ruhsal, zihinsel acı veya ıstırap veren hareketlerdir.

İşkence, insanlık dışı muamele, onur kırıcı muamele arasındaki fark nitelik farkı değil, ağırlık ve yoğunluk farkıdır. Fiilin işkence, insanlık dışı muamele yahut onur kırıcı muamele kalıplarından hangisine uyduğu her olayın ve mağdurun kendine has durum ve özelliklerine göre değişkenlik gösterebilir.

 Ancak, raporda da belirtildiği gibi KKTC’de işkence vardır ve belki de devlet üzerine düşen önleyici tedbirleri zamanında almış olsaydı ne 2011 yılında tutuklu olduğu sırada işkence gören ve suçsuzluğu anlaşılan Fatih Demirel insanlık dışı işkenceye uğrayarak hayatı kararmaz, nede Mehmet Vechi’ler tutuklu iken ölmezdi.

Bunları sapık bir ruhla yapanların, aramızda dolaşıyor olması düşüncesi bile midemi bulandırıyor. Soruyorum size işkenceye başlarken failli çırılçıplak bırakarak makata cop sokmak veya kafasına çuval ve battaniye sarmak nasıl bir Ruh Hâli!

 Sayın Cumhurbaşkanım, Meclis Başkanım, Başbakanım, Değerli Güvenlik Kuvvetleri Komutanım, Bakanlarım, Milletvekillerim ve değerli sivil toplum yöneticileri ve üyeleri bu Cumhuriyeti çağ atlatmak istiyorsanız öncelikle beyinlerden başlayın ve bu ülkede işkenceyi tarihe gömün. Bir an önce devlet olarak önleyici tedbirleri uygulamaya geçirin ki sorgulama mahallerinde kamera sistemlerinin kurulması, tutuklu haklarının iyileştirilmesi, avukatların müvekkilleri ile daha rahat görüşmelerinin sağlanması, Yargıç Kaidelerinden kaynaklanan ve kolluk kuvvetlerine koruma tedbiri maksadı ile tanınan tutuklama görevinin kötüye kullanılmasının önlenmesi vb. tedbirlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ve en önemlisi bunları yapanlar en ağır şekilde cezalandırılsın ki bu hadiselerle tekrar ülkemiz anılmasın. Eminim bunu başaracak kudretiniz vardır.