İSTEKLER, VE BİZ...

İstemek ve vermek insan oğlunun dengeyi bulmakta zorlandığı konuların başında gelir... Ama bu alışveriş halleri daha sonraları bize verilen değeri ölçmekte kullandığımız bir kritere dönüşür...

İnsanoğlu varlığını rahatça sürdürebilmek için bir şekilde ”kıymetli” olmak ister!

Kimisi bunun için “vazgeçilmez ve yeri dolmaz” olmaya...

Kimisi “sürekli memnuniyetsiz” olarak etrafındakileri manipule etmeye ve herkeslere kendilerini değersiz ve önemsiz hissettirerek, söz sahibi olmaya...

Kimisi elindeki kaynakları tehdit unsuru gibi kullanarak insanları kendsine “ mecbur bırakmaya”...

Kimisi herkesin boğazına “ yutulamayan bir vicdan düğümü” olmaya...

Kimisi çatlak, çaresiz, beceriksiz gibi özetle “ehliyetsiz” roller üstlenerek, bakım ve ihtimamı garanti etmeye...

Kimisi “ her hıyara bir avuç tuzla koşmaya”...

Kimisi olanlarla avunmak ve doymak yerine “her gönüle girebileceğini, her istediğini alabileceğpini” görmeye...

Kimisi “ kaybetmekten korkacağı işlere el atmak” yerine, “horoz olduğu çöplükte” idare etmeye... çalışır.

İnsan görünürde herşeyi başkaları için yapabilir, ya da başkaları için hiç birşey yapmayabilir... Özünde ise sadece sisteme dahil olmaya ve orman içinde bir ağaç olarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.

Bu tarzların her birinde eksik ve hataya açık olan bakış açısı ise şudur;

Memnun edilmeyi ya da başkalarını memnun etmeyi merkeze alan her girişim, bir yerde tıkanıklılığa uğrayacak, bir yerde dengeyi yitirecek, bir şekilde mutsuzluğa ya da adaletsizliğe yol açacaktır.

O zaman Alış-Veriş’te Adalet ve Sınır nasıl belirlenir?

Varolmak insana bir sorumluluk yükler; hayatımızı yararlı ve anlamlı kılacak bir hizmet yapmadan içtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın hakkını veren bir fonksiyonu yerine getirmeden, huzurlu ve doyumlu hissetmemiz mümkün değildir.

Yüreğimiz bunu bildiği için,” sadece alarak yaşamak” insanı içten içe çürüten, garip bir illete dönüşebilir...

Sorumluluğumuzu inkar etmek kadar, başkalarının sorumluluğunu onların zaafına onay verecek ve sorumluluklarını göz ardı etmelerine çanak tutacak şekilde üstlenmek de, hakkı ihlal etmek, zarar vermek, ve haddi aşmaktır!

Kendimizi beğenmek için çoğu kez başkalarının beğenisini kazanmaya ihtiyaç duyarız.

Oysa birilerinin beğenisine bağımlı hissetmek kadar büyük bir eziyet, onun tepkilerinden ve kaynaklarından beslenmek kadar riskli bir çözüm ve insanlarla aramızda böyle göbek bağları kurmak kadar büyük bir çıkmaz yoktur.!