Rum Dışişleri Bakanlığı eski Genel Müdürü Aleksandros Zinon, “üçlü işbirliklerinin Güney Kıbrıs’ı güçlendirmekte olduğunu, ancak Türkiye’nin pozisyonunun da unutulmaması gerektiğini” söyledi.


Politis gazetesinde yer alan habere göre Zinon, dün Rum Haber Ajansı KİPE’ye verdiği ve bugün Rum gazetelerinde yer alan demecinde, Güney Kıbrıs’ın Yunanistan ve bölgedeki diğer ülkelerle geliştirdiği üçlü işbirliklerinin “ittifak” biçiminde olmadığı gibi, herhangi bir ülkeye karşı da olmadığını ifade etti.

Bu durumun ülkeyi politik anlamda güçlendirdiğini savunan Zinon, Güney Kıbrıs’ın bu şekilde uluslararası açıdan daha fazla dayanaklar elde ettiğini savundu.

Buna paralel olarak “bazı ülkelerin Türkiye’yle olan çıkarlarını etkileyen faktörlerin dikkate alınması gerektiğini” dile getiren Zinon, demecinde, uluslararası toplumun Güney Kıbrıs’ın sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki (MEB)” ileri sürülen Türk tahrikleri konusundaki tepkisiyle ilgili bir soruya da yanıt verdi.

Buna göre “MEB konusunda görüş belirten ülkelerin, Rum tarafının tezlerine yardımcı olacak şekilde görüş belirttiklerini ve kendisinin Türk tezlerini destekleyici herhangi bir açıklama duymadığını” ileri süren Zinon, bunun da ötesinde “bazı ülkelerin Türkiye’yle ilgili çıkarlarını etkileyen faktörlerin, ayrıca genel olarak bu ülkenin (Türkiye’nin) bölgedeki pozisyonunun dikkate alması gerektiğini” öne sürdü.

Ülkenin üçlü işbirlikleriyle siyasi olarak da güçlendiğini ve uluslararası açıdan daha fazla dayanak elde ettiğini de savunan Zinon, bu durumun ülkeye, karşı karşıya kaldığı “çeşitli tahriklerle” daha etkili biçimde başa çıkması konusunda yardımcı olduğunu kaydetti.

Zinon devamla “bildiğim kadarıyla faaliyetlerimiz sürecek ve sanırım Erdoğan rejiminin tepkilerine de bağlı olarak, kademeli olarak artacak” ifadelerini de kullandı.

Dile getirilmesi gereken iki temel husus bulunduğunu da ifade eden Zinon, bunlardan birincisinin “Türk rejiminin ilişkilerinin gerek ABD, gerek de AB ile içerisinde bulunduğu durumun, Türkiye’nin ‘yola gelmesi’ gidişatına yardımcı olmadığı şeklinde olduğunu” öne sürdü.

Zinon ikinci unsurun ise “Türk rejimine yönelik eylem ve müdahalelerin, değerleri ne olursa olsun, herhangi bir sonuca sahip olmaları için, ülkenin prestijini açıkça etkilememesi için, sağduyulu olması gerektiğini” de belirtti.

Zinon, sözlerinin devamında, Ankara’ya yönelik baskı unsurları bulunduğuna inandığını da ileri sürdü.

Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin çabalar çevresinde, Rum Yönetimi’nin gerçekten çok zor bir durumda ve başka ülkelerin çok büyük baskısı altında bulunduğu ve kendisinin de yaşadığı anlar olup olmadığının kendisine sorulması üzerine ise Zinon, “bahsettiğiniz gibi bir baskıyı herkes gibi benimde hissettiğim bir dönem varsa, bu, Annan Planı’nın reddedilmesinin hemen öncesi ve hemen sonrasıdır” dedi.

Ancak meydana getirilen durumun etkili bir şekilde göğüslenmesi için yeterli argüman bulunduğundan hareketle, zor bir durumda olduğunu ise hissetmediğini dile getiren Zinon, zamanlarını aldığını, ancak başlangıçtaki olumsuz izlenimleri büyük ölçüde dağıtabildiklerini sözlerine ekledi.

Haravgi demece, “Zinon: Türkiye’nin Bölgedeki Tezi Hesaba Katılmalı” başlığıyla yer verirken, Alithia ise habere “Bir Diplomatın Tecrübeleri” başlığıyla yer ayırdı.