Lefkoşa, 26 Şubat 17 : Rum Dışişleri eski Bakanı ve Kıbrıs sorunu müzakere grubu üyesi Erato Kozaku Markulli, Fileleftheros gazetesine verdiği söyleşide, müzakereler sürecinin, “doğmadan önlenmesi mümkün olan bir gelişmeye bağlı olarak”, çıkmaza sürüklenmesini görmekten duyduğu hayal kırıklığı ve endişeyi dile getirdi.

Markulli, ELAM’ın değişiklik önerisinin, müzakereleri raydan çıkarma hedefini taşıdığını belirtti.

Markulli, Kıbrıs sorunu çözülmezse maceralara sürüklenileceğini belirterek, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya müzakerelere dönmesi çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, Rum Meclisi’nin plebisit kararına ilişkin tepkilerine verdiği destekten dolayı eleştiri oklarına hedef olmasına işaret edilmesi üzerine Markulli, söz konusu eleştirilerin, gece- gündüz çözümsüzlük için çalışan kişilerden geldiğini, bunların amacının; çıkarlarını tatmin eden statükonun korunması olduğunu belirtti.

ELAM’ın, Enosis plebisitine ilişkin değişiklik önerisi konusunda bilgilendirildiği zaman bunun gebe olduğu tehlikeleri sezinlediğini ifade eden Markulli, “bu tür davranışların ülkeyi bugünkü trajediye sürüklediği” şeklinde yorum yaptığını anımsattı.

Bir soru üzerine Markulli, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın tepkisinin beklenilen bir tepki olmakla birlikte bunun aşırı olduğunu, durumun yatıştırılmasına yardımcı olmadığını, müzakerelerden ayrılmasına neden olduğunu söyledi.

Markulli, bunun akabinde, kendilerinin Kıbrıslı Türk lidere müzakerelere dönmesi ve durumun savuşturulması için çağrı yaptığını, ancak TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun KKTC’yi ziyaret etmesi ve yapılan açıklamaların durumu daha da ateşlediğini savundu.

Akıncı’ya, “milliyetçi partiler ve çözümsüzlükle uğraşan Türkiye tarafından sürüklenmemesi” şeklinde çağrıda bulunan Markulli, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar için müzakereler aracılığıyla çözümden başka seçenek bulunmadığını söyledi.

ELAM’ın önerisinin; müzakereleri raydan çıkarmak hedefi taşıdığına dair herhangi bir şüphe bulunmadığını ifade eden Markulli, aşırı sağ ELAM’ın, müzakerelere ve arzu edilen çözüme karşı olduğunun kesin olduğunu, hayal kırıklığı yaratan noktanın ise; bu öneriyi destekleyen partilerin bununla yürümesi ve çekimser kalmakla önerinin onaylanmasına olanak sağlayan DİSİ olduğunu belirtti.

“Enosis plebisitine ilişkin değişiklik kararı nedeniyle, Kıbrıs Rum tarafına güvendiklerini söyleyen Kıbrıslı Türklere garantiler konusunda silah verildiği” düşüncesinin doğru olup olmadığı şeklindeki soru üzerine Markulli, “Maalesef evet, gerek Türkiye gerekse Kıbrıs Türk tarafı, garantilerin devamına ilişkin ısrarını haklı çıkarmak için Enosis konusunun zaman zaman yinelediğini, bunun Mont Pelerin 3’te yapıldığını, heyetlerinin, “anlamsız korkulara atıfta bulunarak şaka ile yanıt verdiğini” ifade etti.

Markulli söyleşinde müzakerelere değinirken, müzakerelerde şu ana kadar, yürütme gücü, federal hükümetin organlarına etkin katılıma ilişkin gerek Yönetim, gerekse Mülkiyet, Toprak ve Garantiler ile Güvenlik konularının açık olduğunu yineledi.

Mülkiyet konusunun, çok az sayıda görüş birliği sağlanan başlık olduğunu belirten Markulli, bunun Toprak ile ilişkili olduğunu, haritaların sunulmasıyla bir ilerlemenin sağlanmasına karşın Kıbrıs Rum idaresi altında, toprakların iade edilmesi aracılığıyla mülkiyet konusunun çözümlenmesi derecesine ilişkin görüntüye henüz sahip olamadıklarını ifade etti.

Türkiye’nin, 4 temel özgürlüğe ilişkin talebinin de sorulması üzerine Markulli, bunun Kıbrıs sorunundaki müzakerelerle değil AB ile alakalı bir konu olduğunu belirtti.

Markulli bir başka soru üzerine, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceliklerinde Kıbrıs sorununun bulunduğuna inanmadığını kaydetti.

Bazı kişilerin, Türkiye’nin, zaten uygulamaya başladığı B planından bahsettiğine işaret edilmesi üzerine Markulli, Türkiye’nin, KKTC’yi ilhak etme planlarının, su ve elektrik sağlama planlarıyla zaten başladığını iddia etti ve Türkiye’nin amacının; gelecekte KKTC’nin ilhak edilmesi olduğunu, Kıbrıslı Türkler’in de bunu anlaması ve ortak vatanın yeniden birleştirilmesi için Kıbrıslı Türklerin kendileriyle birlikte hareket etmesi gerektiğini ileri sürdü.

(FK/SEL)