Lefkoşa, 12 Kasım 18 : Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, “ABD’nin, Kıbrıs sorununun çözüm çabalarında Türkiye’nin rolünü algıladığını” belirtti.  
Fileleftheros gazetesi Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in, ABD’den ayrılmadan önce gazeteye yapmış olduğu açıklamalara yer verdi. 
Habere göre “ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun, Kıbrıs sorununu işgal sorunu olarak mı gördüğü yoksa Türkiye’yi dışarda mı bıraktığı” şeklindeki soru üzerine Dışişleri Bakanı Hristodulidis, “ABD’nin, Kıbrıs sorununun çözüm çabalarında Türkiye’nin rolünü algıladığını” ifade etti. 
Hristodulidis, ABD ile geliştirdikleri ilişkilerin ve “niyet beyanının”, ABD’nin Türkiye ile olan ilişkileriyle ilgili olmadığını ve buna dayanmadığını, bir diğer deyişle kendilerinin olumlu bir gündem oluşturduklarını ifade etti.  
Washington ve New York’ta gerçekleştirdiği temasların sonuçlarının sorulması üzerine Hristodulidis, ilk önce,  ABD’nin, Güney Kıbrıs’a sadece, Türkiye ile olan ilişkileri veya Kıbrıs sorununun çözüm çabaları açısından değil, Güney Kıbrıs’ın bölgede oynadığı role ilişkin yaklaşmasının önemli olduğunu belirtti. 
Hristodulidis, kendilerinin de bunu önemli bir gelişme olarak addettiklerini ifade etti. 
ABD’nin Güney Kıbrıs’ın bölgede, komşu ülkelerle kurduğu işbirliklerine de ilgi gösterdiğini ifade eden Hristodulidis, Doğu Akdeniz’in, sağlaması mümkün olan enerji perspektiflerini de tanıdığını, ABD’nin ayrıca BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un iyi niyet misyonu aracılığıyla arzu edilen çözüm temelinde Kıbrıs sorununun çözüm çabalarını desteklediğini belirtti. 
Amerikalı muhataplarının, Washington’un, Kıbrıs sorununun çözümüne ve özellikle güvenlik konusuna müdahil olmaya hazır olduğunu ortaya koyup koymadığını şeklindeki bir soru üzerine Hristodulidis, Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerin yeniden başlaması çabaları konusunda kendisine, “Lute’u biliyoruz ve misyonuna her desteği sağlıyoruz” şeklindeki ifadenin sarf edildiğini söyledi.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un Ada’ya geri dönmesiyle, Lute’un temaslarından “referans şartları” konusunda bir uzlaşmanın sağlanabileceği şeklindeki değerlendirmesinin sorulması Hristodulidis, değerlendirmesinin, Lute’un yaklaşım şekline, Anastasiadis ile gerçekleştirdiği görüşmede ele alınanlara ve Anastasiadis’in buna verdiği karşılığa dayandığını, şu anda ise temenni ettiği noktanın, Türk tarafının benzer karşılığı vermesi olduğunu belirtti. 
ABD’nin silah ambargosunu kaldırmaya hazır olup olmadığı şeklindeki bir soru üzerine Hristodulidis, bunun, başlayan çabalardan biri olduğunu ve bunun, iki ülke arasındaki bugünkü ilişkilere karşılık vermediğini anlamalarının da önemli olduğunu söyledi. 
Amerikalıların, East Med boru hattı mı yoksa Türkiye’den mi boru hattını tercih ettiği sorusu üzerine ise Hristodulidis, yapılan görüşmenin Doğu Akdeniz’in enerji perspektifleri, bölge ülkeleri ve Avrupa’nın kendisi ile ilgili olduğunu ifade etti. 
HRİSTODULİDİS ENERJİ KONUSUNDA DA KONUŞTU 
Öte yandan Alithia gazetesi Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in, dün, gazetecilerin enerji konusundaki sorularını yanıtladığını belirtti. 
Habere göre Hristodulidis, egemenlik haklarını şüphe altına koyacak ve gri bölgelerle ilgili imaj yaratacak diyaloğa müdahil olmamaları gerektiğini ifade etti. 
ABD temasları sırasında anlaşamaya varılan “niyet beyanına” ilişkin olarak Hristodulidis, güvenlik konularında ABD ile işbirliğini, bir çerçeveye koyduğunu belirtti. 
Hristodulidis, basının enerji konusundaki ilgisini anladığını ancak, basın aracılığıyla, Güney Kıbrıs’ın tek yanlı ilan ettiği “Münhasır Ekonomik Bölge”de ne olduğu konusunda açıklamalar yapmalarının doğru olmadığını ve bunların yapılmaması gerektiği yönünde çağrıda bulunmak istediğini ifade etti. 
Türkiye’nin tesadüfi değil ama günlük olarak, özünde “tehdit” olan,  Güney Kıbrıs’ın egemenlik hakları konusunda açıklamalar yaptığını savunan Hristodulidis, egemenlik haklarını şüphe altına koyacak kamu oyu önündeki diyaloğa müdahil olmalarının büyük yanlış olduğunu da belirtti. 

(FK/ŞEB)