“MÜLKİYET BAŞLIĞININ ÜÇTE İKİSİNİ HALLETTİK, DÖRT ÖZGÜRLÜKLE İLGİLİ ANLAŞMA VAR, NÜFUS ORANINDA ANLAŞTIK, 60 GARANTİLERİNİN ÜSTESİNDEN GELİNDİ”

“OLUŞTURUCU DEVLETÇİKLER ÖNCEDEN VAR OLMAYACAK, ANAYASADAN KAYNAKLANACAK”

“BÖLGE İSMİ VE HARİTALARDAN KAÇINILMA SEBEBİ İÇ SAVAŞ BAŞLATMAMAK”

“NÜFUS ORANININ ŞİMDİ DE GELECEKTE DE KORUNMASINI GÜNDEME GETİRECEK KARŞILIKLI ANLAYIŞ VAR”

“BİZ DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIĞI KABUL ETMİYORUZ, KIBRISLI TÜRKLER GEÇMİŞTEN KAZANIM GÖRÜYOR”

“İADE EDİLECEK ANCAK BUGÜN KIBRISLI TÜRKLERİN İKAMET ETTİĞİ BÖLGELER İÇİN SÜRE GEREKECEK”

 Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis  “mülkiyet başlığının üçte ikisini hallettik, 4 özgürlükle ilgili anlaşma var, nüfus oranında uzlaştık, 60 garantilerinin üstesinden gelindi” iddiasında bulundu.

Politis, Anastasiadis’in, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile uzlaştıkları noktaları anlattığı söyleşiyi “Başkan Anastasiadis’in Politis’e Söyleşisi:

Mustafa İle Uzlaştıklarımız” başlığıyla manşete çekti.

Anastasiadis, müzakerelerde karşılaştıkları, özellikle mülkiyetteki zorluklar aşılır ve federal devlet ile oluşturucu devletçiklerin anayasasının yazımı, ilk günle ilgili uygulama konuları, takvimler, uluslararası anlaşmalar listesi v.b. çözümün içermesi gerekenler teknik açıdan tamamlanırsa, 2016’da çözüm olabileceğine inanç belirtti.

Cumhurbaşkanı Akıncı ile görüş, düşünce, kaygı ve endişelerini serbestçe ifade edebilecekleri bir güven ilişkisi oluşturduklarını vurgulayan Anastasiadis, değerlendirilmemesi halinde bu ortamın bozulup zamanın uzayacağını, kimsenin zamanın uzamasını istemediğini söyledi.

Rum meclisini bilgilendireceği hatırlatılarak, “bir açıklama yapmanız gereken noktaya ulaştık mı” sorusuna karşılık “birilerinin, bazı Türk tezlerini öne çıkararak güya sonuç veya karşılıklı anlayış varmış gibi göstermesini veya çarpıtmasını izleyemem” dedi, şöyle devam etti:

“Ulusal Konsey’e var olan karşılıklı anlayış ve yakınlaşmalarla ilgili bilgi verdim. Buna rağmen Türkiye’den parti başkanlarının veya yetkililerin açıklamalarına atıfta bulunulduğunu veya kıymet verildiğini işitiyorum. Bu da gerçeği yansıtmayan bir görüntü veriyor. Örneğin, müzakerelerin konfederasyona doğru gittiğini savunan parti veya partiler var. Bu gerçek değildir. Müzakereler iki toplum arasında yapılıyor ve Akıncı’nın Eroğlu’ndan farkı buradadır.

“OLUŞTURUCU DEVLETÇİKLER ÖNCEDEN VAR OLMAYACAK, ANAYASADAN KAYNAKLANACAK”

Oluşturucu devletçikler Anayasa’dan kaynaklanacak, yani Anayasa’dan oluşacaklar. Önceden mevcut değildirler, varlıkları Anayasa’dan kaynaklanacak. Tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve elbette vatandaşlık kabul edildi. Devletin uluslararası temsiliyeti tek ve bir olacak ve bu da uluslararası anlaşmaların, bütün federal devletlerde geçerli olan bir-iki alan hariç, devletçikler tarafından değil merkezi hükümet tarafından yapılacağını dikte eder.”

BİRİNCİL VE İKİNCİL MÜLKİYET MAHKEMELERİ…

Gazetenin “Mülkiyette gerilemeler var mı? Olgular, muhtemelen de Omorfo (Güzelyurt) ile de bağlantılı bir noktaya mı takıldı” sorusuna karşılık “rica ederim bölgelerden söz etmeyelim” vurgusunu yapan Anastasiadis, devamla şunları söyledi:

“Mülkiyette önemli ilerleme oldu ama zorluklar olduğunu da söylememiz gerekir. Birincil ve İkincil Mülkiyet mahkemesi olacağına göre olgular kriterlerle belirlenemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadına, Pinheiro ilkelerine uyumlu kriterlerde uzlaşıldı ama iyi niyetle aşılacağına inandığım zorluklar da var.

“MÜLKİYETTE ÖNCELİK… MAL SAHİBİNE İLK YIL İÇERİSİNDE BAŞVURMA HAKKI TANINIYOR”

Öncelikle, hukuki çarelerde uzlaşıldı. Mal sahibi tamamen iade, kısmi iade, alternatif mülk, takas veya tazminat talep edebilir. Mülkiyet komisyonu olacağında uzlaşıldı. Prosedürün hızlanması için Komisyon en az 10 bölümden oluşacak. Mal sahibine ilk yıl başvurma hakkı tanınıyor. Yani mal sahibine hukuki çarelerle ifade edilen haklar ötesinde,  ilk yıl içerisinde istediğini talep etme hakkı da veriliyor.”

Gazetenin “çözümün ilk günü itibarıyla bir yıl içerisinde mi?” sorusu üzerine Anastasiadis “Evet.  Mülkiyet Komitesi’nin ilk günden itibaren işlemeye başlayacağını söyledik.  Boşluk olmayacağını söyledik.

Çözümün ertesinde Anayasa’da öngörülenlerin hepsi yerli yerinde olmalı” cevabını verdi.

“Yani, mülkünü talep etmek isteyen göçmenin bunu yapmak için bir yılı mı var?” sorusuna karşılık da “Daha sonra da yapabilir. Ama kendisine,  ilk yıl içerisinde, uzlaşılan hukuki çarelerden birini veya birkaçını talep etme önceliği veriliyor” dedi.

“BÖLGE İSMİ VE HARİTALARDAN KAÇINILMA SEBEBİ İÇ SAVAŞ BAŞLATMAMAK”

Anastasiadis Politis’in “anladığımız kadarıyla toprağa hiç değinmek istemiyorsunuz ancak bizim tarafın hareket ettiği bazı kriterler olup olmadığını sormadan edemeyiz. Örneğin, kıyı şeridi konusu öncelikli olarak ortaya konuluyor mu?” sorusu üzerine “evet, kriterler var” dedi, şöyle izah etti:

“Kriterlerin, isim veya haritalar olmadan, en azından görüşülmesine çabalanıyor ve şimdilik isimlendirme ve haritalardan kaçınılmasının sebebi, iki toplum arasında hangi bölgelerin iade edileceği, hangilerinin edilmeyeceği konusunda bir iç savaşa neden olmamaktır.”

“Müzakere edilen çözüm çerçevesinde federal bölgeler olacak mı?”  sorusu üzerine “bizim tezimiz;  toprağın, halkın, ekonominin, v.b. birliği ifadesiyle istediğimiz ve kast ettiğimiz; dört özgürlükle  birlikte uygulanacak; ister federal bölgeler ister özel statülü bölgeler olsun, özel statüler olması gerektiğidir.”

ÇÖZÜMÜN MALİYETİ DENEN ŞEYİN ÜÇ AYAĞI OLACAK...

Anastasiadis’e çözümün maliyetiyle ilgili tartışma hatırlatıldı ve “bu paralar nereden bulunacak?  Çözümden sonra ortaya çıkacak durumu yönetebilmek için yüklü bir uzun vadeli borca mı gireceğiz?” sorusu yöneltildi.  BM Genel Sekreteri’nin önüne konulması gerektiğine karar verdiği  konulardan birinin de bu olduğuna dikkat çeken Anastasiadis devamla şunları söyledi:

“Planlama gerekir, öncelikle,  tazminatlarla ilgili maliyeti tam olarak bilmemiz gerekir ki bu da toprak düzenlemelerine bağlıdır. Ardından, fon kurulması, bağışçılar  konferansı, karşılayacağımızın ne olduğunu görmemiz, daha sonra da nerden para alabileceğimiz, borca kimin teminat vereceği –çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti borca teminat veremez,  böyle bir durumda kamu borcu fırlar  ve büyük sorun yaşarız- ve aynı zamanda borcun veya yatırımların ödenmesinin Kıbrıs halkına kalmayacak şekilde güvenceye alınması gerekir.”

Anastasiadis, yatırımcı veya örgütlerden ilgi olup olmadığı sorusuna “Var. Avrupa İmar Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ve diğer uluslar arası örgütler yatırım projeleri veya başka şekilde fon kurulmasına katkı koymaya hazırdır” cevabını verdi.

“Borçlarımızı birleştirecek miyiz? Bizim de borcumuz var, sahte devletin de” sorusuna karşılık da Anastasiadis “bütün bunların tatmin edici şekilde göğüslenmesi için uzmanlar önemli bir inceleme yapıyor” cevabını verdi.

Gazetenin “Yani çözümün maliyeti dediğimiz şeyin üç ayağı olacak. Bir miktar para bağışçılar konferansından edinilecek ancak federal devletin nasıl borçlanacağına, borca kimin teminat vereceğine bakacağız ve üçüncü ayak da, muhtemel yatırımcılar mı olacak?” sorusuna karşılık da Anastasiadis “evet”  dedi.

Anastasiadis, gazetenin “25 milyar Euro gibi bir rakam dillendiriliyor” gözlemi üzerine “Uluslar arası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın, yalnız tazminat veya yeniden imar maliyeti değil yeni rejimin işleyiş maliyetini kapsayacak raporunu bekliyoruz. Rapor, şu anda, çeşitli senaryolar oluşturmak üzere veri toplama aşamasındadır” ifadesini kullandı.

“Üç hükümet olacak. Şu ana kadar çözüm modelinin sürdürülebilirliği incelendi mi?” sorusu üzerine “bunları rapordan bekliyoruz. Bunun için zaman gerekiyor dedim. Bazı teknik yönler dikkate alınmadan, sona yakınız gibi aşırı iyimser açıklamalar yardımcı olmaz derken bunu kast ettim” diyen Anastasiadis şöyle devam etti:

“Bir boşlukla referanduma gidemezsin. Bu yüzden zamana ihtiyaç var dedim.  Ancak bugün uzlaşsak bile, teknik yönler tamamlanmazsa halkın önüne çıkıp, sonradan çözümü yıkıma götürecek boşlukları olacak bir çözümü öneremezsiniz. 9 Ocak tarihli son görüşmede bütün bunların göğüslenmesi için izlenmesi gereken yeni usulü görüştük.”

“BİZ DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIĞI KABUL ETMİYORUZ, KIBRISLI TÜRKLER GEÇMİŞTEN KAZANIM GÖRÜYOR”

Anastasiadis “merkezi devletin yetkililerinin paylaşımı görüşüldü mü?” sorusuna karşılık “geniş ölçekli bir karşılıklı anlayış var. Yürütme yetkisi halen sorunlu olduğundan bu detaylara girmedik. Mesela dönüşümlü başkanlık ve ilgili konular yüzünden, dolayısıyla daha görüşülmedi.  Bir ilk görüş alış verişi odur ki, 60 anayasası tahtında bazı hayati öneme sahip bakanlıkların ya bir toplumdan veya ötekinde olması gerek” dedi.

“Başkanlık sisteminde mi kalacağız?” sorusuna,  başkanlık sistemi tercih edilir görünüyor çünkü bir istikrarı var” cevabını veren Anastasiadis “dönüşümlü başkanlık ?” sorusuna karşılık şunları söyledi:

“Masadaki konulardan biridir ve elbette müzakere konusudur. Biz, dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyoruz, bu kesin. Dönüşümlü başkanlığı, geçmişten kazanım olarak gören öteki tarafın karşı tutumu da kesin.”

RUMLARIN ÇÖZÜMÜN İLK GÜNÜ ALACAKLARI…

Gazetenin “Kıbrıslı Türklerin, çözümden paylarına düşeni ilk günden alacaklarını söylediniz. Peki biz ne alacağız?” sorusu üzerine şunları söyledi:

“Örneğin: kapalı Maraş’ın iadesi. Ara bölgenin iadesi. Toprak düzenlemeleri içerisinde olup meskûn olmayan (içinde yaşanmayan) bölgelerin iadesi.  Önemli sayıdaki işgal askerinin çekilmesi. Bütün bunları gerçekleştirebilecek durumda olmalıyız. Çünkü yarın, mayınlı olduğu ve mayın temizleme yapılması gerektiği iddia edilebilecek bölgeler var.  Bu zaman gerektirir. Askerlerin çekilmesi.  Önemli miktarının azat (terhis) edilebilmesi için her halükarda işgal ordusunun yeniden organize edilmesi gerekecek. Çözümün ilk gününden önce göğüslenmesi gereken pratik sorunlar dediklerim bunlardır.”

“NÜFUS ORANININ ŞİMDİ DE GELECEKTE DE KORUNMASINI GÜNDEME GETİRECEK KARŞILIKLI ANLAYIŞ VAR”

Anastasiadis “Nüfusta anlaşma var mı?” sorusuna şu cevabı verdi:

“Nüfus oranının korunmasını ve oranın gelecekte de korunmasını, dış faktörler tarafından bozulmamamızı gündeme getirecek bir karşılıklı anlayış var.  İki bölgeli, iki toplumlu derken ne kast ediyoruz? Bir toplumun oluşumunu ötekilerin varlığıyla kirleteceğim mi?  İki toplumluğun korunması için eyaletlerden biri veya diğerinin vatandaşı sıfatının edinilmesine kriter getirilebilir.  Ancak bu serbest dolaşımı, yani temel özgürlükleri engellemez.

Gazetenin “mülkiyet edinme hakkı da dahil mi?” sorusuna “Elbette” cevabını veren Anastasiadis “ oy hakkı düzenlemesiyle mi?” sorusuna da “Tamamen, bir eyaletten diğerine taşınacak vatandaşların siyasi haklarının düzenlenmesi konusudur” dedi. Gazetenin “yani, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk vatandaşların istedikleri yerde kalabilecekleri konusunda karşılıklı anlayış var mı?” üstelemesine karşılık da “Elbette, isterseniz uzlaşılmış da diyebilirsiniz” cevabını verdi.

“TEK BAŞINA ÇÖZÜMÜN MODELİ BİLE KIBRISLI TÜRKLERİN ENDİŞELERİNİ GÜVENCEYE ALIR”

Güvenlik ve garantiler konusuyla ilgili müzakerelerin hangi noktada olduğu sorulduğunda “detaylar en son görüşülecek olmasına karşın, Kıbrıs Türk tarafınca da ifade edilen; 1960 garanti ve ittifak anlaşmalarının tamamen farklı şartlar altında olduğu ve bugünkü şartların tamamen farklı olduğu karşılıklı anlayışı vardır” dedi, şunları ekledi:

“Müzakere zemininin, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon öngördüğünü dikkate almalıyız.  İki bölgelilik idari sınırları belirler, iki toplumluluk da o idari sınırlar içerisindeki toplumun bölgeyi idare edeceğini.  İlaveten,  merkezi hükümetin de bir eyaletin de öteki toplumun yetkilerine müdahale edemeyeceği konusunda anlaşmaya varıldı. Dolayısıyla tek başına çözümün modeli bile,  Kıbrıslı Türklerin endişelerini güvence altına alır.

Ancak bunun ötesinde Kıbrıs, insan haklarının uygulanmasını güvence altına alan en büyük unsur olan Avrupa Birliği üyesidir ve öyle kalacaktır. Hali hazırda gözetimi altındayız. Üye devletlerin kararlarının yüzde 80’i demeyim ama yüzde 75’i aslında Brüksel’de alınıyor.

Yunanistan garantileri kabul etmiyor, İngiltere toplumlardan biri itiraz ederse garantör olmayacak, dolayısıyla, çözüm içerisinde geçmişten gelen endişeleri tatmin edici, ancak ne federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ne de toplumların garantör güçlere veya askeri koruma anlaşmalarına ihtiyaç duyması için müzakerede dikkate alınması gereken yeni unsurlar var.”

Anastasiadis “AB garanti addedilebilecek bir mekanizmaya müdahil olmak niyetinde mi?” sorusuna karşılık “şimdilik bu detaylara girmedik ama tek başına (AB) işleyişi, kurumları ve insan haklarının uygulanmasıyla ilgili genel gözetiminin bile kesin olduğundan kuşkum yok. Ancak elbette, -mümkünse- üçüncü ülkelerden garanti ihtiyacının yerini alması için çok detaylı görüşülecek” dedi.

“AB’NİN MÜDAHİLİYETİNDEN MEMNUNUM”

Gazetenin “bir diğer başlık da Güvenlik Konseyi’ne başvurduğunuz anlaşılan, çözümün uygulanmasıdır” gözlemine karşılık “bu önerilerden biridir” cevabını veren Anastasiadis “AB’nin müdahiliyetinden memnun musunuz yoksa daha fazlasını mı beklerdiniz?” sorusuna da şu cevabı verdi:

“Önce, özel temsilci Van Nuffel’in varlığıyla, daha aktif katılım gösteren grupla dahil oldu. Yalnız Kıbrıslıların, yani Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin değil, AB teknokratlarının da katıldığı işgal bölgelerinin müktesebatla uyum komitesi kurulması. Müzakere edilenlerin Avrupa müktesebatına uygunluğunun denetimi.  Evet, memnunum ve Kıbrıslı Türkler de ilk kez AB’nin müdahiliyetinin gerekliliğini anlıyor.  Ve ilk kez, herkes tarafından kabul edilecek bir çözüm sağlayabilecek özlü bir unsur olabileceği düşünülen şey (AB) nihayet değerlendirilebiliyor.  Çünkü insan haklarının ve temel özgürlüklerin güvence altına alınması, müktesebatın uygulanması, v.b. zannederim, yakın zamana kadar Kıbrıs Türk tarafınca veya Türk tarafınca kabul edilmeyen sorunlara cevap verir.”

Anastasiadis “Federal devletin ordusu olacak mı?” sorusuna “Biz, AB üyesi devlet olarak, gerek arama ve kurtarma gerek sınırların korunması gerek terör, insan kaçakçılığı ile mücadele ve AB’ne etkin katılım açısından bir askeri kuvvete gerek olduğu görüşündeyiz” cevabını verdi.

“İADE EDİLECEK ANCAK BUGÜN KIBRISLI TÜRKLERİN İKAMET ETTİĞİ BÖLGLER İÇİN SÜRE GEREKECEK”

Gazetenin “Annan planının olumsuzluklarından biri de uzun takvimlerdi. En kısa sürede askerlerin çekilmesi, toprağın iadesi için öngörü var mı?” sorusuna karşılık Anastasiadis “Burada da çözümün öngördüklerinin tamamının en kısa zamanda uygulanması gerektiği konusunda tam bir karşılıklı anlayış var.  Bazı pratik sorunlar olacak. Örneğin, iade edilecek  ancak bugün Kıbrıslı Türklerin ikamet etmekte olduğu bölgeler için bir süre gerekecek, yer değiştirmek zorunda kalacak kişilerin evsiz kalmaması için,  fonun veya imar fonuna yatırımların gücüne göre, en kısa zamanda” dedi.

“Kıbrıslı Türk liderle görüşüyorsunuz ancak toplumu çözüme hazırlamak için bir şey yapmıyorsunuz algısı var. İkinci bir ret halinde ne olacak?” sorusu üzerine ise Anastasiadis “çözüme yaklaştığımız bir noktaya ulaştığımızda, somut bir şey olduğunda aşamalı olarak yapılacak bilgilendirme haricinde, halkın tam manasıyla bilgilendirileceğinden eminim” ifadesini kullandı.

“SORUMLULUĞU HALKA BIRAKMAM”

Gazetenin “hükümet evet kampanyasına çıkacak mı?” sorusuna karşılık da “kuşkusuz. Bu çözümün Kıbrıslı Rumların endişelerine cevap verdiğine inanırsam. Halkın önüne ¬konulması mümkün olmayan bir çözüm olduğunu düşünürsem, kendi sorumluluğumu alacağım. Sorumluluğu halka yüklemeyeceğim” cevabını verdi.

“Türkçenin AB’nin resmi dili olması için harekette bulundunuz. Neden, toplumun hazırlanması çerçevesinde (Türkçenin) okullarımıza da girmesi için hareket etmediniz?” sorusu üzerine ise Anastasiadis “seçmeli yabancı diller arasındadır.  Her şey aşamalı olarak olabilir” dedi.

“CEP TELEFONLARINDA SORUN HUKUKİ”

Güven yaratıcı önlemler hatırlatılarak, cep telefonlarında birleşme çabasının nereye takıldığı, yetkililerin itirazı nedeniyle meselenin durduğu bilgisi olup olmadığı sorulması üzerine “öyle değil” diyen Anastasiadis şu izahta bulundu:

“Cep telefonlarında çok sorun var.  Birincisi tanınmamış bir şirketle herhangi bir işbirliğinin cezai suç olduğunu öngören telekomünikasyonla ilgili hukuk kuralıdır. Bu nedenle ve Kıbrıs Türk telekomünikasyon şirketi olmayıp, Türk şirketlerinin şubesi olmalarından dolayı da Kıbrıs Telekomünikasyon İdaresi ile Türk şirketleri arasında sözleşme yapılmasını önerdik.  Önerimiz reddedildi çünkü Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımıyor. Ama elektrikte (birleşme) normal şekilde ilerliyor.”

“ENERJİ MASADA GÖRÜŞÜLMÜYOR”

“Enerjide, taraflar arasında yönetimle ilgili anlaşmazlık çıkabilir mi?” sorusuna karşılık “Enerji, müzakere masasında görüşülmüyor” cevabını veren Anastasiadis “gelecekte, Kıbrıs Türk toplumu artık hükümete katıldığında?” sorusu üzerine de “doğal kaynakların merkezi hükümete ait olduğu daha önceden uzlaşılmış bir şeydir” dedi.

“Ancak şu anda Kıbrıs Cumhuriyeti bir proje yaptı.  Çözüm olması halinde bu projenin çökmesi  durumu olur mu?” sorusuyla üstelemesine karşılık Anastasiadis “projelerin çökmesi diye bir konu yok. Yapılan anlaşmaların diyalog devam ettiği sürece uygulanması konusu var. Bu Kıbrıslı Türklerin aleyhine olacak anlamına gelmiyor” ifadesini kullandı.

Gazetenin “Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler aracılığıyla, bütün bu kararları denetleyebileceği endişesi dillendiriliyor” gözlemine karşılık “bakınız kuşkuyla, komplo teorileriyle v.b. yaşarsak hiçbir yere varamayız. Her şey çözümün (referanduma) sunulmasından önce kararlaştırılacak” dedi.
Anastasiadis “Kıbrıs sorunu teorik 100 noktadan oluşuyorsa, zorluk derecesine girmeden, bugün ne kadarına ulaştık?”  sorusuna şu cevabı verdi:

“Müzakere edilen 5 başlıkta önemli ilerleme sağlandı, iki başlık kaldı: toprak düzenlemeleri ve garantiler.  Elbette halen 5 başlıkta anlaşmazlıklarımız var ancak bunlar yönetilebilirdir. Bu başlıklarda geriye kalanlar elbette önemlidir ancak en önemlisi geriye kalan iki başlık ve mülkiyette karşılaştığımız sorunlardır.”

“AKEL’İN DESTEĞİNDEN VE İŞBİRLİĞİNDEN ÇOK MEMNUNUM”

Anastasiadis’den, Güney Kıbrıs’taki ikinci büyük parti olan ve referandumda bir çözümün onaylanmasında belirleyici olacak AKEL’in kendisiyle işbirliğini değerlendirmesi istendi. “Sol partiden aldığım destekten ve işbirliğinden çok memnunum” diyen Anastasiadis, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Keşke, diğer siyasi güçlerle de; çözüm zemininin 1977-79,  8 Temmuz 2006’da uzlaşılanlar ve 11 Şubat 2014 Ortak Açıklaması ve Ulusal Konsey’in 18 Eylül 2009 ortak kararı olduğuna inananlarla, eğer inanıyorlarsa, birlikte yürüyebilsek.”