Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Mağusa, İskele ve Yeniboğaziçi Emirnamesi sürecinde maruz kaldıkları duruma tepki gösterdi, hükümete sert çıkıştı

“BİZİ CİNAYETLE SUÇLADILAR”: Gürcafer: Sel olayının ardından bazı esas rantiyeciler, o krizden bir rant elde etmek isteyen kesimler bir anda inşaat sektörünü katil ilan ettiler. Resmen cinayetle suçladılar bizi. O kesimler ki oturup şarabını içerken sosyal medyada bu kadar basite indirgeyip koskoca camiayı katillikle karalama cesaretini gösterdi

“GÖRÜŞECEK BİR ŞEY YOKTUR”: Gürcafer hükümetin değerli bir çalışmanın %99’unu elinin tersiyle ittiğini bu nedenle görüşecek bir şey olmadığını ifade etti. Gürcafer: On binlerce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti insanına ekmek veren ve kamu çalışanlarının maaşlarını büyük oranda ödeyen bir sektörü bu kadar basit bir şekilde buruşturup çöpe atamayacaklar

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer Mağusa, İskele ve Yeniboğaziçi Emirnamesi’nin bir fiyasko olduğunu ifade ederek bugüne kadar birçok fiyasko yaşadıklarını ve her seferinde toplandıklarını kaydetti. Hükümetin adımının bardağı taşıran son damla olduğunu kaydeden Gürcafer, geçmişten günümüze, Müteahhitler Birliği olarak, imar planları, fiziki planlar ve sosyoekonomik kalkınma planlarının yapılması için emek verdiklerini ifade ederek bu ülkenin çağdaş dünyada yerini alabilmesi için tüm planlarının yapılması için çok çaba sarf ettiklerini açıkladı.

İmar planı yapılmasını sürekli dile getirdiklerini kaydeden Gürcafer, bütün siyasi partilere ve bütün iktidarlara bunu aktardıklarını belirtti. Gürcafer, neticede, zorlaya zorlaya, bastıra bastıra emirnamelere karşı olduğumuzu, imar planlarının yapılmasını istediğimizi söyleye söyleye bu noktaya geldiklerini belirtti.

“Plansız yaşanmayacağını siyasetçilere biz öğrettik”

Gürcafer, imar planlarının yapılması, sosyoekonomik kalkınma planlarının yapılması, plansız yaşanamayacağı algısının yavaş yavaş siyaset kurumunda oluştuğuna vurgu yaparak “Ben bizlerle gurur duyuyorum bunu kendilerine kanıksattığımız için” diye konuştu.

“Çağdaş bir imar planı istiyoruz”

Gürcafer Girne İmar Planı’nın çıkmasının ardından, Mağusa-Yeniboğaziçi ve İskele’yi kapsayan bir imar planının gündeme geldiğini söyledi. Ellerinde bir de Lefkoşa İmar Planı olduğuna vurgu yapan Gürcafer, bu planın da tamam olmadığını söyledi.

Gürcafer, imar planı yapmak için imar planı yapılmasını istemediklerini, çağdaş dünyada olduğu gibi bir imar planı istediklerini belirtti.

“Çağdaş bir imar planını 10 yıl önce istedik”

Gürcafer, çağdaş bir imar planını şöyle anlattı: “Halk nasıl yaşamak istediğini söyler, onlar da çizer. Aslında imar planları bunlardır. Bütün düşünürleri, sosyologları, toplum bilimcileri, mimarları, mühendisleri, çiftçisi, kooperatifi, iş adamı, hepsi katkı koyar; şehir plancıları da bunu çizer.

Bu gerçekten böyle mi yapılır diye araştırma yaptık. İskoçya’da, Malta’da, Türkiye’de nasıl yaptılar, Rum Kesimi’ndeki mevzuat nedir, İngiltere’de nedir, Fransa’da nedir, bütün bunları araştırdık. Ve gördük ki, olabildiğince demokratik, olabildiğince katılımcı olan, siyasetçinin iki dudağı arasında olmayan bir yapı vardır. Dolayısıyla, bizim yapacağımız imar planının da sağlıklı bir imar planı olabilmesi için, Lefkoşa’da olduğu gibi değil de gerçek anlamda imar planı olabilmesi için 5589 Sayılı

Yasa’da gerekli değişikliğin yapılmasını istedik. Ne zaman istedik bunu? 10 yıldır istiyoruz. Her söylediğimizde de haklısınız dediler ama her söylediğimizde yapamadılar.”

“Askerin adım atmasını istedik”

Mağusa, İskele, Yeniboğaziçi İmar Planı’nın gündeme gelmesinin ardından kendilerinin 3 belediye başkanını da ziyaret ettiklerini şehir plancılarının da dahil olduğu bir toplantı yaptıklarını söyleyen Gürcafer, “Dedik ki, biz en güzel imar planının bizim bölgemizde yapılmasını isteriz ve buna dahil olmak isteriz. Örneğin, Mağusa iki tarafından da hapsoldu, denize ulaşımı yok. Mesela askerin 7-8 km’lik sahil şeridinden çekilmesi hususunda hükümetimizin adım atmasını istedik. Halkımızı zehirleyen Mağusa Limanı’nın gerçek anlamda bir turizm limanına dönüşmesini, cruise gemilerinin gelebileceği, buna paralel olarak Mağusa surlariçinin turist dolacağı bir yapı istedik. Serbest limanın ve limanın daha dışarıya çıkarılmasını istedik. Mağusa-Yeniboğaziçi-İskele arasındaki bölünmüş yolun paralelinde başka bir yol yapılsın ama bu yol tamamen turizm içinde kalsın, yürüyüş yolları eklensin, İskele’den Mağusa’ya kadar olan sahil şeridimiz ve orman korunsun dedik. Bütün bunları öngördük ve bütün bunları içeren bir plan istedik” dedi.

“Belli bölgelerde yüksek kata izin verilsin”

Gürcafer, belli bölgelerin iki kat, belli bölgelerin ise tek kat olması, sulak alanların korunması, tarihi dokunun korunması, tarımsal arazilerin korunması gibi noktalar olduğunu ancak bunun dışında, önceden belirlenecek olan ve halkın da onay vereceği belirli yerlerde de yüksek kata izin verilmesi gerektiğini söyledi. Gürcafer, bunların dünyanın her yerinde var olduğunu kaydederek o topalntıda

daha başka şeyler de söylediklerini belirtti.

Gürcafer, belediyelerin ekonomik özgürlüklerini kazanabileceği düzenlemeler de yapılmasını istediklerini kaydederek, belediyelerin ekonomik özgürlüklerini kazanamadığı sürece, istedikleri çağdaş, Avrupalı yatırımları ve altyapıları yapamayacaklarını kaydetti.

“Bir anda bir emirname ile karşılaştık”

Gürcafer şöyle devam etti: Yeniboğaziçi nasıl bir Yeniboğaziçi olacak? Aygün’deki Kuzucuk’taki Ötüken’deki insanla neyle geçinecek? Bunları da düşünelim, detaylandıralım dedik. Bunun için bu çalışmanın içerisine olabildiğince insan kaynaklarımızı sokalım dedik.

İhtiyaç fazlası işletmeler olmasın, işletmeleri planlayalım dedik. Herşeye ‘tamam’ dediler, ‘çok güzel’ dediler ve bu çalışmaya başladık. Çalışmalarımıza sağlıklı bir şekilde devam ederken, bir anda bir emirname ile karşı karşıya kaldık.

Ben Müteahhitler Birliği Başkanı olarak üyelerimin telefonuyla emirnameyi öğrendim. Planlama Dairesi Müdürü’nü aradım, ‘Doğru mu’ diye sordum. “Bende çok taraftar değilim ama böyle bir tehlike var” yanıtını aldım. Zaten iki gün sonrasında konuyla ilgili Sayın Bakanın da bulunduğu birinci toplantımız gerçekleşti. Bu toplantıda yaşanan kötü olaylardan sonra, ertesi gün biz uzmanlarımızla beraber Sayın Bakanı ziyaret ettik. Dedik ki, “Sayın Bakanım bize düşüncenizi söyleyin. Bu emirnamenin içerisinde öngörülen oranlar ve modeller ve şekil bu mu olacak? “Ben çalışmanın içeriğini bilmem, ama gördüğüm kadarıyla ciddi bir tepki var. Dolayısıyla siz çalışmanızı yapın ve bize getirin” dedi.

Bunun üzerine biz bazı hocalarımızdan ve uzmanlarımızdan yardım alarak çalışmamızı yaptık. Çalışmanın içerisine müteahhitlerimiz koymadık bile, müteahhitlerimizi son gün çalışmadan haberdar ettik ki “rant çalışması” demesinler.

Hocalarımızdan ve uzmanlarımızdan yardım alarak yaptığımız çalışmaya biraz önce saydığım tüm değerleri koyduk. Sulak alanları, eski eserleri, sit alanlarını, tarımsal arazileri, köy dokularını, başkalarının kendi uhdesinde zannettiği tüm değerleri onlardan fazla koruduk.”

“10 bin konut talebi var”

Gürcafer, bu ülkede yaklaşık 10 bin konut talebi olduğunu bunun 5 bininin iç piyasa, geriye kalan 5 bininin ciddi bölümünün yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türkler olduğunu söyledi. Geriye kalan kısmın da yabancılar olduğunu belirten Gürcafer, şu soruları yöneltti: Peki bu 10 bin konut talebini siz nerden

karşılamayı düşünüyorsunuz? Siz yatay yayılacaksınız derseniz, her konutu bir dönüme koyarsanız senede 10 bin dönüme konut yaparsınız. Peki şimdi, bu toprakları tüketmek midir yurtseverlik yoksa bu toprakları korumak mıdır?

Değerli arkadaşlar, bu mantıkla iki bölgede yüksek kat öneren bir çalışma yaptık. Ve yapmış olduğumuz bu çalışmayı Şehir Planlama Dairesi’nin bütün eski müdürleri ile paylaştık.

Yaptığımız bir toplantıda arkadaşlarımız Sayın Bakana sordu: “Bizim endişemiz vardır. Açıkça düşüncenizin ne olduğunu öğrenmek isteriz” dediler. Sayın Bakan da “Çok büyük oranda aynı düşünüyoruz” dedi” ifadelerini kullandı.

“Bizi cinayetle suçladılar”

Gürcafer ülkede yaşanan sel olayından sonra her şeyi değiştiğini ifade ederek şu ifadelere yer verdi: “Ta ki sel olayı olana kadar... Sel olayı oldu, başımız sağ olsun, içimiz yandı, dört tane gencecik arkadaşımızı kaybettik. Ama bazı esas rantiyecilere söyleyeyim; o krizden bir rant elde etmek isteyen kesimler bir anda inşaat sektörünü katil ilan ettiler. Resmen cinayetle suçladılar bizi.

O kesimler ki bu toplum için hiçbir zaman kalem oynatmamış, hiçbir şey yapmamış. O kesimler ki oturup şarabını içerken sosyal medyada bu kadar basite indirgeyip koskoca camiayı katillikle karalama cesaretini gösterdi. Bu kesimler maalesef hükümetin üzerinde etkili oldu. Son 48 saat içerisinde herşey tersyüz oldu ve bizim yapmış olduğumuz çalışma, ilk yapılan o ucubeye döndü. Ve o ucube bize dayatılmaya çalışılıyor.”

“Görüşecek bir şey yoktur”

Gürcafer hükümetin böylesi değerli bir çalışmanın %99’unu elinin tersiyle ittiğini bu nedenle görüşecek bir şey olmadığını ifade ederek on binlerce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti insanına ekmek veren ve kamu çalışanlarının maaşlarını büyük oranda ödeyen bir sektörün bu kadar basit bir şekilde buruşturup çöpe atılamayacağını belirtti.

“Emirnameyi reddediyoruz”

Gürcafer bu olanlardan sonra kendilerinin bu emirnameyi reddettiklerini ifade ederek “Hükümet açıklama yaptı, Sayın Bakanın sosyal medyadan açıklamasını gördüm, Sayın Kudret Özersay’ın açıklamasını da gördüm. Saygı duyuyorum, geri, adım atmayacaklarmış. Biz de atmayacağız.

Bir sarı yelekliler operasyonu ile karşı karşıya kalabilirler, bunu bilsinler. Dolayısıyla, daha bu işleri düzeltmek için ellerinde fırsat vardır. Her zaman yapıcı davrandığımız gibi bundan sonra da yapıcı davranacağız. Ama üç tane Facebook kahramanına bizi kurban etmesinler, böyle birşeyi kabul etmeyeceğiz” diye konuştu.