Boğulma mı, Cinayet mi?

24 Temmuz Pazar günü öğleden sonra saat üç suları telefonum çaldı. Orman Dairesi’nde çalışan bir şahıs beni arayıp görüşmek istediğini söyledi. Güzelyurt terminalinde yarım saat sonra buluştuk. Buluşma nedenimiz 23 Temmuz sabahı saat dokuzda Akdeniz Köyü kıyılarına vuran cesetle ilgiliydi. Buluştuğum şahıs Şerafettin Tikici’yi çok iyi tanıdığını belirtti.

Şerafettin Tikici 49 yaşında, dört çocuk babası, eşinden ayrı Değirmenlik’te yaşayan ancak iyi yüzme bilen bir kişiymiş. Uzun zamandır Yılmazköy’de büyük bir işletmede çalışan Türkmenistanlı bir bayanla bir birliktelik yaşıyorlarmış. Şerafettin Tikici öldüğünde kadın yurt dışındaymış. Bu kadının kızı büyük bir markette kasiyer olarak çalışıyormuş. Annesiyle ilişkisi münasebetiyle kızıyla da iletişim halindelermiş.

Bu bilgileri aldıktan sonra araştırma yapmak üzere Yılmaz Köy’e gittim. Şerafettin Tikici’nin sevgilisi olan Türkmenistanlı kadının akrabalarının Hacıali işletmelerinde çalıştığını öğrendim. Değirmenlikte Şerafettin Tikici’nin arkadaşlarıyla görüştüğümde ilginç bilgilere ulaştım.

22 Temmuz Cuma günü, öğleden sonra saat dört sularında bir arkadaşı ile beraber kahve içmiş ve kendisine sevgilisinin akrabalarıyla denize gideceğini söylemiş. Hatta arkadaşını da davet etmiş. Arkadaşının işi olduğu için kendisiyle gitmemiş. Yarım saat sonra Değirmenlikten çıkarak Yılmazköy’de bir erkek, bir bayan olmak üzere yanına iki kişi almıştır. Denize giderken Akdeniz köyünün içinden geçerek beraber çalıştığı bir arkadaşının evinde durmuş ve eşine arkadaşını sormuş. Ancak arkadaşı evde değilmiş.

Karpuz kesmek için ev sahibi bayandan bıçak istemiş. Kadın kendisine bıçağı verirken arabada oturan iki kişiyi görmüş. Yaklaşık iki saat sonra Şerafettin Tikici’nin arabasındaki iki Türkmen bellerine kadar ıslanmış vaziyette yayan olarak kaçar vaziyette yine bıçak aldıkları evin önünden geçmişlerdir. Bu kez kadının kocası da bu insanları görmüştür. Kadın kocasına bu iki kişiyi Şerafettin Tikici’nin arabasında gördüğünü kendisine belirtmiştir.

23 Temmuz Cumartesi sabahı saat dokuz civarında Şerafettin Tikici’nin ceseti bir köylü tarafından fark edilip polise haber verilmiştir. Cesetin baş kısmında bereler varmış. Olay yeri inceleme ekibi gelip araştırmalarını yaptıktan sonra ceset Burhan Nalbantoğlu Hastenesi’nin morguna kaldırılmıştır. Dosyada bu olayın “boğulma” olarak geçtiğini öğrendik.

22 Temmuzda kaçan bu iki Türkmen şimdi neredeler? Kendileri sorgulanabildi mi acaba? Yılmazköy’de öğrendiğime göre iş arkadaşlarına annelerinin hastalandığını ve acilen gitmeleri gerektiğini söylemişlerdir. Saat 22.45 civarı internete girerek acele bir şekilde uçak bileti aldıklarını öğrendim. Aynı gece havaalanına gidip 00.30 uçağına atlayarak yurt dışına kaçmışlardır. O gecenin sabahında Şerafettin Tikici’nin cesetinin bulunması sizde de soru işaretlerine neden olmuyor mu?



Kanımca normal bir boğulma olsaydı arabadaki iki Türkmen polisi aramaz mıydı, yardım çağırmaz mıydı? Adamın başındaki berelerin nedeni neydi? Girne Polis Müdürlüğü bu ayrıntıları bilmesine rağmen, neden bunları dikkate almamıştır? Yoksa yoğunluktan dosyayı kapatma peşindeler mi? Polis Müdürü Ali Bey’in bunları dikkate alacağını biliyorum. Kendisinin bu dosyaya dikkatle bakmasını diliyorum. Aynı kaygı ve şüphelerin onda da oluşacağından eminim. Belki bu iki kişi aranan şahıslar listesine konursa, bir gün Türkiye’ye gittiklerinde de tutuklanıp KKTC’ye teslim edilebilirler.


 Halkınsesi