Başbakan Hüseyin Özgürgün, UBP’nin zorlu bir seçim sürecini başarıyla geride bıraktığını belirterek, seçimden zaferle çıkatığını ve halktan yeniden güvenoyu aldığını söyledi.

Başbakan Hüseyin Özgürgün yaptığı yazılı açıklamayla seçim sürecinde hakkında ortaya atılan iddialara yanıt verdi.

Özgürgün, seçim sürecinde siyasi fikirler ve seçim bildirgelerinin tartışılması gerekirken, şahsına, özel yaşamına ve o dönemde devam eden boşanma davasıyla ilgili gerçeği yansıtmayan iddialar ve spekülasyonlarla sürecin sabote edilmeye çalışıldığını belirtti.

Bunun belli kesimlerce bilinçli bir şekilde yapıldığını kaydeden Başbakan Hüseyin Özgürgün, “ülke siyasetiyle, halkımız ve ülkemizin sorunlarının çözümüyle yakından uzaktan ilgisi olmayan bu ‘kara propaganda’ çabaları sonuçsuz kalmıştır.” İfadelerini kullandı.

Özgürgün açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Hakkımda geliştirilen onca spekülasyon ve iftiraya yanıt vermemeyi tercih ettim. Hatta genel başkanlığını yürüttüğüm Ulusal Birlik Partisinin yeni dönem projelerini halkımla paylaşacağım ayni zamanda diğer partilerin projesizlik ve vizyonsuzluklarını halkın önünde yüzlerine söyleyebileceğim en etkili platform olan televizyon canlı yayınlarına bu kararım nedeniyle katılamadım. Başbakan ve bir insan olarak beni yıpratan, üzen, hatta kıran onca asılsız iddiaya karşın sorumluluğumun bilinciyle sessizliğimi korudum.
Boşanma davam ve seçim sürecinin aynı zaman dilimine denk gelmesi nedeniyle oldukça yıpratıcı olan bu süreçte herhangi bir açıklamamın gerek hukuk sürecine zarar verme, gerekse de seçim sürecinde art niyetli kesimlerin istedikleri sonucu elde etme tehlikesine rağmen sürdürdüğüm sessizliğimi, seçim öncesinde de belirttiğim üzere bugün itibariyle sona erdirmeye karar verdim.
Bu aşamadan sonra sonuçlanmış bir boşanma davası ve bitmiş bir seçim süreci hasebiyle hakkımda yürütülen haksız spekülasyonlara ve çirkin iddialara öncelikle bir birey, bir yurttaş, bir eş, Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve bu ülkenin Başbakanı sıfatıyla yanıt verme zamanının geldiğini düşünüyorum. Netice itibariyle sükût her zaman ikrar demek değildir.

Değerli halkımız,
Boşanma davamın devam ettiği süreçte öncelikle en temel yurttaşlık haklarından olan özel yaşamın gizliliği kuralının ihlal edildiğini üzülerek gördüm. Üzüntümü bir kat daha arttıran husus ise, en temel yasal hakların hukukçular eliyle çiğnenmiş olduğu gerçeğidir. Boşanma davasıyla ilgili ortaya atılan parasal değerler ve gayrı menkullerle ilgili iddialarla, gerek şahsımı gerekse de yıllardır hassasiyetle yürüttüğüm siyasi yaşantıma leke sürülmeye çalışılmıştır. Tüm bu mesnetsiz ve amacı malum olan iddiaların yanıtlanması elzem olmuştur.
Bu süreçte söz edilen parasal değerlerin, uzun yıllardır milletvekili, bakan veya başbakan maaşıyla biriktirilmesi mümkün olmadığı aşikardır. Ancak bu gerçeklik, özel yaşantısını kamuoyunun gündemine taşımaktan her zaman imtina eden ve magazin yerine siyaset üretmek için çabalayan bir yurttaş olarak bana iftira atılmasını ve imalarda bulunulmasını haklı çıkaramaz.
Bugün söz konusu kara propagandayı yürütenlerin maksadına, bilerek veya bilmeyerek alet olan bazı gazetecilerimizin ve yazarlarımızın bunca iddia karşısında şahsımın neden sessiz kaldığını da düşünmesi, bunun nedenleri üzerine de en az diğer iddialar kadar kafa yormasını beklemek de sanırım hakkımdır.
Açıklıkla ifade etmek isterim ki; söz konusu miktarlar boşanma davamı nihayete erdirebilmek ve her iki tarafın bozulan huzurunu sağlamak için, banka borcu ile alınan bir malın satışı ile bir bankadan aldığım krediye ek olarak ailem ve yakın arkadaşlarımdan makul bir sürede geri ödemek kaydıyla aldığım borç ile oluşmuş bir rakamdır.
Hüseyin Özgürgün olarak söz konusu boşanma davasından kaynaklı bu sorumlulukların altından kendi imkanlarımla kalkmam mümkün olmadığı için ailem ve yakın arkadaşlarımdan destek alarak, boşanmanın tüm külfetini karşılamış bulunmaktayım.
Bu süreçte, hakkımda üretilen asılsız iddialar ve atılan iftiraların sahipleri bütün söylediklerini kanıtlamakla yükümlüdürler. Bunun aksi, onları müfteri olarak bu toplumun yüzüne bakamayacak hale getirir. Bu ülkenin Başbakanı olarak her türlü soruşturmaya açık olduğumu ve verilmeyecek hiçbir hesabım olmadığının bilinmesini isterim. Buna karşılık hakkımda yapılan ve bir demokratik sürecin yönünü değiştirmeye yönelik asılsız iddiaların kanıtlanmaması durumunda hukuki haklarımı korumak için gerekli yollara başvurmaktan asla çekinmeyeceğimin bilinmesini isterim.
Toplumun güvenini kaybetmiş, projeleri, politikaları, vizyonları halk tarafından çöpe atılmış, siyasi olarak kaybetmeye mahkum kesimlerin oy kaygısı ile insanlık onuru ile oynamaktan bile çekinmeyen zihniyetlerin siyaseti düşürdükleri seviye nedeniyle onlar adına da hicap duyan bir siyasetçi olarak; halkın asılsız iddialar, iftiralar ve spekülasyonlara en doğru yanıtı sandıkta vermiş olduğunu görmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Halkımız, tüm siyaset dışı, kişilerin özel yaşantısına dayanan, sığ iddia, itham ve iftiralara itibar etmediğini 7 Ocak’ta sandıkta göstermiştir. İftiracı odakların Kıbrıs Türk halkının aile, ahlak, kültür anlayışı ve zekasıyla alay edemeyecekleri gibi, bu yolla siyasi kazanım sahibi da olamayacaklarını öğrenmiş olmalarını temenni ediyorum.
Sıradan bir yurttaş, bir ağabeyiniz, kardeşiniz, evladınız, Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve KKTC Başbakanı Hüseyin Özgürgün olarak bu zorlu süreçte yanımızda olan, dedikodulara, iftiralara, çirkin yalanlara itibar etmeyerek siyasi olgunluğunu koruyan tüm halkımıza ve bu zorlu süreçte birbirimize kenetlendiğimiz Ulusal Birlik Partililere sonsuz teşekkürlerimi sunarım.”