AKINCI: “KIBRIS TÜRK TARAFININ İZOLASYONLAR ALTINDA YAŞATILMASININ HİÇBİR HAKLI MAZERETİ KALMADI”

KKTC 34 YAŞINDA

CUMHURBAŞKANI AKINCI 15 KASIM CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİNDE KONUŞTU

“ÇÖZÜM ARAYIŞININ SONUÇSUZ VE VERİMSİZ BİR BİÇİMDE BİR 50 YIL DAHA SÜRDÜRÜLEBİLMESİNE ARTIK ONAY VERMEMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ”

“GUTERRES’İN AYNI SONU GELMEZ MÜZAKERE SÜREÇLERİNE DAVET EDECEĞİNİ SANMIYORUM”

“GUTERRES’İN BİZZAT KENDİNİN YA DA İKİ TARAFIN ONAYIYLA GÖREVLENDİRECEĞİ ÜST DÜZEY BİR BM YETKİLİSİNİN DOLAYLI GÖRÜŞMELER YOLUYLA STRATEJİK BİR ANLAŞMA ÇERÇEVESİNİN ORTAYA ÇIKMA OLASILIĞINI ARAŞTIRMASI DÜŞÜNÜLEBİLİR”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, çözüm doğrultusunda her türlü fedakarlığı göstererek gerekli adımları atan, 13 yıl önceki referandumda büyük bir oy çokluğu ile Annan Planı’nı onaylayan, Crans-Montana’da da yapıcı tavrını sürdüren Kıbrıs Türk tarafının izolasyonlar altında yaşatılmasının hiçbir haklı mazereti kalmadığını söyledi.

Akıncı, Kıbrıs Türk insanının her türlü engelden arınmış şekilde ekonomi, ticaret ve sportif alanda yer almasının en başta bir insan hakkı olduğunu vurguladı.

Akıncı törendeki konuşmasında, Rum tarafında sürekli gözlemledikleri Kıbrıslı Türkleri ve onun seçtiği kurumları küçümseyen, muhatap olarak sadece Türkiye’yi görmek isteyen yaklaşımların eskiden gelen bir taktiğin tezahürleri olsa da, artık son bulması gereken davranışlar olduğunu vurgulayarak, “Bilinmelidir ki bu adada ortaklaşa yaşayacakları toplum Kıbrıs Türk toplumudur. Daha da önemlisi Kıbrıs Türk halkının onay vermeyeceği bir çözüm mümkün değildir” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs sorunu devam ettikçe çözüm arayışının da devam edeceğini ve kendilerinin de bu gerçeğin bilincinde hareket edeceklerini dile getirerek, “Ne var ki, bu arayışın sonuçsuz ve verimsiz bir biçimde bir 50 yıl daha sürdürülebilmesine artık onay vermemiz söz konusu olamaz” diye konuştu.

Bu güne kadar sürdürülen çerçevede ve ucu açık bir sürece yeniden girmenin ve aynı şeyleri tekrarlamanın, kendilerini yine aynı çıkmazlara götüreceğine dikkat çeken Akıncı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendilerini aynı sonu gelmez müzakere süreçlerine davet edeceğini de sanmadığını söyledi.

Akıncı, sonuç odaklı, paket anlayışı içeren ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, Guterres’in bizzat kendinin ya da iki tarafın onayıyla görevlendireceği üst düzey bir BM yetkilisinin dolaylı görüşmeler yoluyla stratejik bir anlaşma çerçevesinin ortaya çıkma olasılığını araştırmasının düşünülebileceğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı töreninde konuştu.

Lefkoşa Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yer alan törende konuşan Akıncı, dün BRT’den Bayram kutlamalarını başlatan konuşmasını tekrarladı.

AKINCI’NIN KKTC’NİN 34. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KONUŞMASI

KKTC’nin 34’üncü kuruluş yıl dönümü kutlamalarını başlatan Cumhurbaşkanı Akıncı, konuşmasının başında, KKTC’nin 34. yılında yurttaşları sevgi ve saygı ile selamladı.

Yaşamlarının önemli bir bölümünü Kıbrıs Türk halkının var oluş mücadelesi için harcayan merhum liderler Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’ı rahmetle anan Akıncı, “ Kıbrıs Türk toplumunun bu topraklarda özgür bir toplum olarak yaşayabilmesi için şehit düşen Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarıyla Mücahitlerimizi saygıyla, gazilerimizi minnetle yad ediyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı KKTC’nin gelişmesi için emek veren, kendisinden önceki cumhurbaşkanları ile her zaman katkılarını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine teşekkür etti.

Akıncı, KIKTC’nin 34’üncü kuruluş yıl dönümü kutlamaları için; Türkiye Cumhurbaşkanlığı, TBMM, hükümet, muhalefet ve TSK temsilcileri adına KKTC’de bulunan konuklara ve farklı ülkelerden gelen konuklara “hoş geldiniz” dedi.

Geçen yılki konuşmasında halka seslenirken sözlerinin sonunda halktan aldığı yetkiyle halkı en iyi şekilde temsil etmeye, haklarını sonuna kadar savunarak, arzu ettikleri çözümü sağlamaya çalıştığını belirterek, “Umarım Rum tarafı da bizim gibi davranır ve sonuca ulaşırız” dediğini hatırlatan Akıncı, “Çözüm için uğraşırken bir gün bile kendi evimizin içi ile ilgili sorumluluklarımızı ertelemeye hakkımız olmadığı” ifadelerini de kullandığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, geçen yılki konuşmasından şu alıntıları yaptı:

“‘Nasıl olsa çözüm olacak her şey hallolacak’ kolaycılığına kaçmak mümkün değildir. Evet, çözüm için uğraşıyoruz, uğraşacağız. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin her alanda ileriye gitmesi için de var gücümüzle çalışacağız.

Rum tarafı makul ve gerçekçi olur ve çözüme ulaşırsak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti onurlu bir çözümde eşit ortak olarak yerini alacaktır. Rum tarafının maksimalist davranışlarını kontrol edememesi ve makul bir uzlaşıya yanaşmaması halinde ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak yolumuza devam edeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Ne yazık ki bir yıl önceki endişelerimiz gerçekleşti ve 2017 yılı içinde yer alan görüşmeler ve en sonunda toplanan Crans-Montana’daki Kıbrıs Konferansı başarılı bir sonuca ulaşamadı. Türk tarafı olarak gösterdiğimiz iyi niyetli çaba ve yapıcı yaklaşımlar karşılık görmedi” dedi.

Rum tarafının makul ve gerçekçi bir tavırdan uzak, son derece maksimalist yaklaşımlarla konferansın sonuçsuz kalmasında başrolü oynadığını ifade eden Akıncı, Rum liderliğinin aynı zamanda BM Genel Sekreteri Guterres’in ortaya koyduğu çerçevenin diğer önemli unsurlarını görmezden gelerek ve o konularda adım atmayarak konferansın sadece güvenlik ve garanti konferansı olduğu algısını yaratmaya çalıştığını söyledi.

“YETKİ PAYLAŞIMINA HAZIR OLMADIKLARINI YİNE GÖSTERDİLER”

Rumların, bu konularda da Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin gösterdiği esnekliğin karşılığını vermek yerine “sıfır asker, sıfır garanti” söylemini sloganlaştırmayı tercih ettiğini hatırlatan Akıncı, “İşin özü, yıllardır ele geçirdikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin tek sahipliğini terk ederek, yeni bir federal yapılanma içerisinde Kıbrıslı Türklerle siyasal eşitlik içerisinde bir yetki paylaşımına hazır olmadıklarını yine gösterdiler. Tıpkı 2004’te Annan Planı’nı reddederek yaptıkları gibi...” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta güvenlik kavramının önemini görmezden gelemeyeceklerini vurgulayarak, Kıbrıs Türk tarafının her iki toplumun da kendini güvende hissedebileceği bir çözüm arayışı içinde olduğunu, “Bir tarafın güvenliği, diğer taraf için bir tehdit olarak algılanmamalıdır” ilkesini ortaya koyanın kendileri olduğunu belirtti.

İki toplum arasında şu anda var olmayan güven duygusu arttıkça, askere ihtiyacın da kuşkusuz azalacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, gerek ada içinde gerekse bölgesel olarak Türkiye ve Yunanistan’ı da içerecek biçimde iş birliği arttıkça garanti kavramının da farklılaşacağını ama bunların bir günde olamayacağını söyledi.

“ ‘SIFIR ASKER, SIFIR GARANTİ’ SÖYLEMİYLE GÜVEN DUYGUSUNUN GELİŞMESİNE KATKIDA BULUNULMAZ”

Akıncı, “Sıfır asker, sıfır garanti” söylemi ile de güven duygusunun gelişmesine katkıda bulunulmaz” dedi.

Rum tarafında sürekli gözlemledikleri Kıbrıslı Türkleri ve onun seçtiği kurumları küçümseyen, muhatap olarak sadece Türkiye’yi görmek isteyen yaklaşımların eskiden gelen bir taktiğin tezahürleri olsa da artık son bulması gereken davranışlar olduğunu vurgulayan Akıncı, şöyle devam etti:

“BİLİNMELİDİR Kİ BU ADADA ORTAKLAŞA YAŞAYACAKLARI TOPLUM KIBRIS TÜRK TOPLUMUDUR”

“Bilinmelidir ki bu adada ortaklaşa yaşayacakları toplum Kıbrıs Türk toplumudur. Daha da önemlisi Kıbrıs Türk halkının onay vermeyeceği bir çözüm mümkün değildir. Bu adada bulunabilecek herhangi bir çözümün temel niteliği, sayıca kendilerinden daha az olmakla birlikte, siyaseten eşit bir Kıbrıs Türk Toplumu’nun varlığı ve eşdeğer iki kurucu devletten birinin sahibi olmasıdır.”

BM ve AB de dahil uluslararası toplumun, yapmaları gerekenler olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Akıncı, BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet raporunda, dengeli yaklaşım uğruna, sorumlulukları eşit paylaştırma çabasının adil bir durum yaratmadığını, bu yaklaşımın Kıbrıs Türk tarafına yapılan bir haksızlık olduğunu belirtti ve gerekçesini şöyle anlattı:

“Çünkü başından beri çözüm iradesini ortaya koyan, attığı adımlarla 5’li konferansın toplanmasına kadar süreci en ileri noktaya taşıyan Kıbrıs Türk tarafı olmuştur. Kapalı kapılar ardında kabul edilen bu gerçeğin, bir biçimde Birleşmiş Milletler raporunda da yerini alması gerekirdi.

“AB AD-HOC KOMİTENİN FAALİYETLERİNİ DURDURDULAR, AB SEYİRCİ KALDI”

Öte yandan müzakerelerin Crans-Montana’da sonuçsuz kalmasının ardından Rum tarafının ilk işi, Kıbrıslı Türklerin AB ile uyumunu sağlamak üzerinde çalışmalar yapmak için kurulan AB Ad-Hoc komitesinin faaliyetlerini durdurmak olmuştur. Ve ne yazık ki Avrupa Birliği yetkilileri de bu duruma seyirci kalmışlardır.

Halbuki Kıbrıs Türk Toplumu Avrupa Birliği standartlarına ne kadar erken ulaşırsa, bu herkes için yararlı olur. Bunu ilerletmek yerine, çalışmaların sonlandırılmasını sessizce onaylamak Avrupa Birliği açısından vahim bir durumdur. Bu tutumlarını bir an önce değiştirmelerini bekliyoruz.

“İZOLASYONLARIN HİÇBİR HAKLI MAZERETİ KALMADI”

Çözüm doğrultusunda her türlü fedakarlığı göstererek, gerekli adımları atan, 13 yıl önceki referandumda büyük bir oy çokluğu ile Annan Planı’nı onaylayan, Crans-Montana’da da yapıcı tavrını sürdüren Kıbrıs Türk tarafının izolasyonlar altında yaşatılmasının hiçbir haklı mazereti kalmamıştır. Ekonomi-ticaret alanında olsun, sportif alanda olsun Kıbrıs Türk insanının her türlü engelden arınmış biçimde bu aktivitelerin içinde yer alması en başta bir insan hakkıdır.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası örgütler, halkımıza karşı uygulanan tüm kısıtlayıcı tedbirlerin artık bir anlamının kalmadığını idrak etmelidirler. Rum tarafının Kıbrıs Türk toplumunun tüm dış ilişkilerini engelleyerek, sonra da tek açık kanal olan, Türkiye’ye olan bağımlılığın artmasından şikayet etmesi tam bir iki yüzlülüktür.”

“KIBRIS’TA BUNDAN SONRA NE OLACAK?”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, konuşmasında, “Kıbrıs’ta bundan sonra ne olacak?” sorusunun gündemdeki yerini koruduğunu belirterek, bugün içine girilen seçim döneminde elbette herhangi bir hareketlenme söz konusu olmamakla birlikte, 2018’de yine gündemde olacağını vurguladı.

“ÇÖZÜM ARAYIŞININ SONUÇSUZ VE VERİMSİZ 50 YIL DAHA SÜRMESİNE ONAY VERMEMİZ SÖZ KONUSU DEĞİL”

“Uluslararası niteliği de olan bir sorun devam ettikçe, çözüm arayışı da devam edecektir. Bizim bu gerçeğin bilincinde hareket edeceğimiz kuşkusuzdur” diyen Akıncı, ne var ki, bu arayışın sonuçsuz ve verimsiz bir biçimde bir 50 yıl daha sürdürülebilmesine artık onay vermelerinin söz konusu olmadığını ifade etti.

“GUTERRES’İN AYNI SONU GELMEZ MÜZAKERE SÜREÇLERİNE DAVET EDECEĞİNİ SANMIYORUM”

Bu güne kadar sürdürülen çerçevede ve ucu açık bir sürece yeniden girmenin ve aynı şeyleri tekrarlamanın, kendilerini yine aynı çıkmazlara götüreceğine dikkat çeken Akıncı, BM Genel Sekreteri Guterres’in kendilerini aynı sonu gelmez müzakere süreçlerine davet edeceğini de sanmadığını söyledi.

Akıncı, sonuç odaklı, paket anlayışı içeren ve süresi belli yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

“STRATEJİK BİR ANLAŞMA ÇERÇEVESİNİN ORTAYA ÇIKMA OLASILIĞINI ARAŞTIRMASI DÜŞÜNÜLEBİLİR”


“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri bizzat kendinin ya da iki tarafın onayı ile görevlendireceği üst düzey bir Birleşmiş Milletler yetkilisinin dolaylı görüşmeler yoluyla stratejik bir anlaşma çerçevesinin ortaya çıkma olasılığını araştırması düşünülebilir. Böylesi bir anlaşma çerçevesi ortaya çıktığı takdirde, elbette altının doldurulması için o zaman yine süresi belli bir müzakere programı planlanabilir.

Bütün bunların olabilmesi için elbette çözüm niyeti ve kararlılığına ve en başta da Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğini içselleştirecek bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç vardır.”

ÖNEMLİ KAZANIMLAR… BAŞARILAR… SORUNLAR…

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorunundaki gelişmeler ne olursa olsun, ertelenemez sorumlulukları ve yapılması gerekenler olduğuna işaret ederek “Kuşkusuz ki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana geçen 34 yılda ve onun ötesinde 1974’ten günümüze kadar olan 43 yılda elde ettiğimiz önemli kazanımlar vardır. Birçok alanda sağladığımız gelişmeler, elde ettiğimiz başarılar vardır. Bunları görmezden gelemeyiz. Ne var ki hâlâ çözüm bekleyen birçok sorunumuz olduğu da bir gerçektir” dedi.

“TRAFİK TRAJEDİYE BÜRÜNDÜ… SEFERBERLİK İLAN ETMELİYİZ”

Cumhurbaşkanı Akıncı konuşmasında, trafikte yaşananların artık toplumsal bir trajedi niteliğine büründüğüne dikkat çekerek “Yollarda hem birbirimizin hem de kendi kendimizin canını alır hale geldik. Gün geçmiyor ki acı bir haberle sarsılmayalım. Yitirdiğimiz canların ardından sadece yas tutarak bu acıları sona erdiremeyiz. Bu konuda seferberlik ilan etmek durumundayız” ifadelerini kullandı.

Akıncı, trafik konusunda yapılması gerekenleri şu ifadelerle anlattı:

“Trafik eğitimini ve denetimini artırmalı, alt yapımızı geliştirmeli, trafik işaretlerini sürekli yenilemeli, toplu taşımacılığı da teşvik etmeliyiz. Bu konularda yararlanabileceğimiz dünya örnekleri olduğu kadar, yetişmiş insan gücümüz de vardır. Bu önemli konuları sürekli gündemimizde tutmalı, bir sonraki acıda yeniden hatırlamak üzere rafa kaldırmamalıyız.”

ÇEVRE

Temiz ve yaşanabilir çevrenin bir insan hakkı olduğuna işaret ederek çevre ve doğal zenginliklerin acımasızca ve sorumsuzca kirletilip yok edildiğini belirten Akıncı, “Bu konularda giderek artan bir farkındalık olmakla birlikte, çevremize baktığımızda bunun yeterli olmadığını rahatlıkla görebiliyoruz” dedi.

Çevreyi tahrip edip kirletenlere karşı yeterli caydırıcı unsurların olmamasını, var olanların ise yeterince kullanılmamasını “önemli bir eksiklik” diye değerlendiren Akıncı, “Kuşkusuz aile ocağından başlayacak bir eğitim ve çevre bilincinin aşılanması, iyi örneklerin ödüllendirilmesi çok yararlıdır; ama bunlar yeterli değildir. ‘Kirleten öder’ prensibini uygulayan ülkeler başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Bunlardan yararlanmak gerekmektedir. Turizmden çok şey bekleyen bir devletin, doğal ve tarihi çevresiyle, temiz bir ülke imajından kazanacağı çok şey vardır ve bu, turistlerden önce kendimize olan saygının da bir gereğidir” diye konuştu.

Sayıları 16’ya ulaşan ve bir o kadar da açılması beklenen üniversitelerin ekonomiye ciddi katkı yapan kurumlar olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Akıncı, ileri gidebilmek için kaliteden ödün vermemek ve ciddi bir planlama çerçevesinde hareket etmenin önemini vurguladı.

Akıncı, “YÖDAK’ın siyasi etkilerden uzak tutulması ve bilimsel çerçevede YÖK ile işbirliği içerisinde yüksek eğitim kurumlarımızın daha iyi noktalara taşınması geleceğimiz açısından yaşamsal önemdedir” dedi.

Sağlık alanındaki sorunlara da değinen Cumhurbaşkanı Akıncı, sorunların çözümlenmesinin zorunlu olduğunu vurguladı ve “İnsan yaşamı ile doğrudan ilgili olan bu konuda hukuk çerçevesinde var olan eksikliklerin giderilmesi ve alt yapıdaki ihtiyaçların da erken zamanda tamamlanması halkımızın en büyük beklentilerindendir” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, daha pek çok sorun bulunduğuna da işaret ederek, içine girilen seçim döneminde bu ve benzeri sorunların zaten partilerce ele alınacağını ve irdeleneceğini, çözüm yolları üzerinde tartışmalar yapılacağını kaydetti ve 7 Ocak 2018’de yapılacağı kesinleşen seçimlerin halka hayırlı olması dileğinde bulundu.

Akıncı, “Cumhurbaşkanı olarak bağımsız ve tarafsız konumumu kuşkusuz ki her zaman olduğu gibi bu seçim döneminde de koruyacağım. Sizlerin engin sağduyunuzla sizin için, halkımız için en doğrusu neyse onu yapacağınıza inanıyorum” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, günlük çıkar ve kişisel çıkarların yerine, toplumsal yararı ön planda tutan doğruluk ve dürüstlük yolundan sapmayacak yeni bir Cumhuriyet Meclisi’nin oluşmasının kuşkusuz devletin sağlıklı yol alması açısından da önemli olduğunu belirterek sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“Kamu yararına olacak ve halkımızı çağdaş normlara ulaştıracak yasal mevzuatın tamamlanması yolunda adımlar atacak yeni Meclisimizle birlikte 35. yılında daha güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yine bir arada olmak dileği ile, bir kez daha Cumhuriyet bayramınızı kutlar, sevgi ve saygılar sunarım.”