FETHİN ATSIZ BAYRAKTARLARI

Lefkoşa’nın fethinde bir değil beş bayraktar vardı. Beşinci Bayraktar Selimiye Camisine diken Kıbrıs gazisi seferine erişen Türk cengaveri idi. Diğer üç Bayraktar Lefkoşa’nın fethinde şehitlik mertebesine erişen yiğitlerdir.

Brinci Byaraktar, Lefkoşa kentine ilk taarruzda Konstanza burcuna tırmanıp, şanlı bayrağımızı dikerken “şehitlik” mertebesine erişmişti. Araştırmacı yazar Bener Hakkı Hakeri, Lefkoşa kentine yapılan birinci taarruzda şehit düşen Bayraktarın, bildiğimiz bayraktar olması olasılığının düşünüldüşüğünü şöyle anlatmaktadır:

“Podokatoro saldırısı bir sonuç vermediyse de Konstanza burcuna yapılan hücumda düşman gafil avlanarak, Türk kuvvetlerinden ilk grup siperlere ve burca kadar girdi, mevki kumandanı Con Andrew de Spello öldürüldü. Türk bayrağı da ilk kez buraya dikildi. Namına cami yapılan ve ne yazık ki adı bilinmeyen ve bugüne dek de sanıyoruz ki hakkında esaslı bir araştırma yapılmayan Bayraktar’ın buraya bu hücumda Türk bayrağını diken Bayraktar olması olasılığı düşünülmektedir. Nedir az bir kuvvetle yapılan bu hücumda, bu kademenin daha güçlü olarak desteklenmeyişinden yaralanan Venedikliler, uyguladıkları bir karşı saldırıyla Türk birliğini geri çekilmek zorunda bıraktı.

Venedikliler’in sonradan itiraf ettiğine göre o gün surdan daha büyük güçle ilerlemeğe devam etmiş olsaydı kent daha o günden alınacaktı.

Bener Hakkı Hakeri’nin de belirttiği gibi, birinci taarruzda Kontsanza burcuna Türk bayrağını dikerken şehit olan yiğidi “Birinci Bayraktar” olarak kabul etmek gerekir. Turamenzade Hüseyin’e göre Lefkoşa’nın fethinde bir değil, beş Bayraktar vardır.

Piri tarihine göre kuşatmanın ellinci Cuma günü, sürdükleri toprak Lefkoşa kalesine kavuşturuldu. Ertesi günü Cumartesi idi. Türk ordusu, sabah namazını topluca kılıp dua ve niyazda bulundu. Cengaverler birbirleri ile helalaşıp, silahlarını kuşandılar. Lefkoşa’nın 9 Eylül günü fethi Piri tarihinde çok kısa anlatılmaktadır:

“Toprak sürdükleri kale duvarının güneyindeki işaret toplarına gözlerini dikmiş beklerken, bir fitilden ateş verilmesiyle Sülbangı Allah Allah ile karagâhlarından yaralı aslan ve bozbulanık sel misali kale burcuna saldırdıklarında, yere batası kafirlerin, karşı durmayı elden komayıp, yağmur misali yağdırdıkları top ve tüfek tanelerine zerrece aldırnaksızın, öyle bir yürüdüler ki göz açıp kapayana kadar kaleye girmeleri ve burçları bayraklarla süslemeleri bir oldu.

Yitimlerine karşı savaşı sürdürmekte direnen Lânetli herifleri, kökönden sökercesine, Kahredici kılıca yem edip bu eşsiz kaleyi onların pis vücutlarından temizlediler. Lakin kaledeki kafir askerlerinin başkumandanı olacak lanet herif kale yavrusu sarayına kapandığından, Haleb Beylerbeyi Derviş Paşa bir miktar, kale açmakta usta yiğitlerle kuşatmaya gönderilip biraz vuruşmadan sonra oda ele geçirildi ve kaleyi aman ile teslim etmediği için Ulu Başkomutan Hazretlerinin fermanı üzere öldürüldü.

9 Eylül günü güneş batarken, akşamın kızıllığı, ile din ve devlet uğruna savaşırken şehadet şerbetini içen binlerce Mehmetçiğin kale burçları ve hendeklerindeki mübarek kanları birleşmiş, kıpkızıl bir renk almışdı. Sanki Türk cengaverlerinin kanından, Eylül ayında bir lale atrlası yeşermişdi ve o laleler Türk bayrağının kızıllığında birer çiçek açmışlardı.

Lefkoşa elli gün süren bir kuşatmadan sonra fethedilip, Türk kenti oldu. Başkomutan Mustafa Paşa, Lefkoşa’nın fethinde büyük yararlılık gösteren Avlanyo Sancak Beyi Muzaffer Paşa’yı Kıbrıs Beylerbeyliğine (valiliğine) atadı. Yanına 3000 er bırakıp 18 Eylül 1570’de Mağusa’ya hareket etdi.

Lefkoşa’nın fethinden sonraki dokuz gün içinde, Ayasofya kilisesinin içi temizlenerek Mustafa Paşa ilk Cuma namazını kalabalık bir cemaatle kıldı. Türk Hakanı adına hutbe okutuldu. Lefkoşa kalesinin harap olmuş yerleri onarıldı. Kaleyi çevreleyen dolmuş hendek temizlenmeye başlandı. Toplar içeriye alındı. Surlar dışında yaptırılan istihkamlar yıkıldı. Şehit düşen Müslümanlar gömüldü.

Mustafa Paşa, Lefkoşa’nın fethi için donanmadan gelen askerleri geri gönderdi. Kıbrıs’ın Türkler tarafından fethedilmesi üzerine, Hristiyan Avrupa’nın birleşerek yeni bir Haçlı donanmasını Girit’te hazırlamakta oldukları ile ilgili bilgiler vardı.

Kuşatmanın 60. günü Türk cengâverleri, Konstanza burcuna Şanlı üç Hilali Şanlı bayrağımızın çekilmesinden sonra bir sel gibi surlar içine akmış ve kent Müslüman Türk’ün kılıcına boyun eğmiştir. Lefkoşa’nın fethi ile birlikte Kıbrıs’ın fethine engel olan son iki büyük kuvvetten biri saf dışı edilmiştir.

Lefkoşa’nın Şanlı atalarımız tarafından fethedilmesini, büyük sevinç gösterileri ile karşılayan iki yüzlü Rumlar, Ayasofya kilisesine Türk Bayrağını kendi elleriyle çekmişlerdir. Rumun iki yüzlülüğü 1878’de Kıbrıs’ın İngiltere’ye devri ve sonrasında ortaya çıkmış, kendilerini bgünkü duruma getiren Anavatan Türkiye ve Büyük Türk Milletine karşı nankörlük etmişler, katliamlara varıncaya kadar yapmadıkları kötülük, zulüm ve mezalim kalmamıştır.

BAF’IN TESLİM OLMASI

Kıbrıs Genel Valisi Dandalo’nun kesik başı, Baf'a da gönderilerek teslim olmaları istendi. Baf komutanı ve diğer yöneticileri bir toplantı yaparak, Türk önerisini incelediler. Lefkoşa gibi kuvvetli bir merkezin Türklere karşı direnemediğini göze alarak 12 Eylül, 1570’de Başkomutan Mustafa Paşa’ya teslim önerisini kabul ettiklerini bildirdiler.

Türkler, savaşsız alınan her yerde olduğu gibi Baf’ta halka “aman” verdiler. Hiç kimsenin canına ve malına dokunmadılar. Kendilerini bir süre her türlü vergiden muaf tuttular.