Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, MİT’e yönelik KCK soruşturmasında örgüt içindeki pekçok istihbarat görevlisinin deşifre olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, MİT’e yönelik soruşturma nedeniyle örgüt içindeki pek çok istihbarat görevlisinin deşifre olduğunu belirterek, “Terör örgütünün güvenini kazanmak için bazı faaliyetler yapılmak zorunda. Suç işlemeden nasıl örgüte sızacaksınız” dedi.

Ankara- Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Kanal 7’de katıldığı programda, gündeme oturan MİT krizini değerlendirdi. Ülkenin güvenliğiyle ilgili içte ve dışta istihbarat toplama görevinin MİT’e verildiğini, bu nedenle KCK soruşturması içerisinde istihbaratla ilgili isimlerin çıkabileceğini, MİT’in terör örgütlerinin faaliyetlerini takibe almasının ve bilgi toplamasının görev gereği olduğunu ifade eden Bozdağ, ’Ben sizin içinize girdim’ demeden, örgüt üyeliği suçunu işlemeden örgütün içine girilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Bozdağ, şöyle konuştu:

KANUNLA DEĞİL, YORUMLA:

Milli İstihbarat’ın terör örgütü içine sızmalarına baktığınızda, sızmanın suç işlemeden yapılma imkanı yok. Oraya girdiğiniz zaman o faaliyetlerin içinde olduğunuz zaman karşıdakilerin güvenini kazanmak için de bazı şeyler yapması gerekir ama burada önemli olan şu, bu yaptığı şeylerin ülkenin aleyhine sonuçlar doğurmaması. Askerimize, polisimize kurşun sıkılmaması, canlı bomba eylemlerinin yapılmaması... Bunlar zaten yok, olması da mümkün değil, düşünülemez de zaten. Bunların içerisine girdiğinde birtakım kanunların suç olarak tanımladığı bazı fiilleri işlemeden bunların yapılma imkanı yok. Onun için MİT Kanunu var, onun için deniyor ki: Bunların görevi sırasında yaptıkları birtakım eylemler olursa, onu da Başbakan’ın iznine bağlıyor. Peki burada ne yapmak lazım? Soruşturma yaparken MİT mensubu birisi çıktı, baktınız irtibatları var, bu doğru mu, eğri mi? Siz soruşturmayı yürüten kişi olarak, MİT mensubuysa bununla ilgili bilgileri alman, sorman gereken yerler var. Eğer MİT mensubuysa soruşturmada ona göre bir usul takip edilmesi lazım ama burada, işin içerisinde soruşturmanın seyrine baktığınızda böylesi bir ayrıma gidilmediğini çok açık, net görüyor insanlar. Burada yorumdan kaynaklanan bir hadise olduğunu düşünüyorum ben. Soruşturmayı yürütenler yorum noktasında, değerlendirme noktasında farklı bir değerlendirmeye tabi tuttuklarını düşünüyorum çünkü 250. maddeyi siz eğer çok geniş yorumlarsanız ve onu mutlak bir yorum ilkesi olarak kabul ederseniz, o zaman bu ince ayrımları yapma imkanı ortadan kalkar. Bence kanunla değil, yorumla bir suç iddiası var gibi geliyor.

TEHLİKELİ GÖREV:

MİT istihbarat toplamak ve ilgili yerlere bildirmekle görevlendirilir, eylem olurken doğrudan müdahale etme görevi olmaz. İstihbarat toplama dışında bir görev yüklenmesi halinde bunun yerine getirilmesi mümkün değil. Böyle bir durumda kişi deşifre olur ve tasfiye edilir. Bu çok tehlikeli bir görev. Deşifre olduğu zaman hayatıyla ödemesi gereken bir bedel var ortada. Bu görevi yapanlar, büyük bir fedakarlık gösteriyorlar ülkeleri, vatanları, insanları için. Bakıyorsunuz bir canlı bomba yakalanıyor, evlerde bomba düzenekleri, silah depoları bulunuyor. Sokakta gezen polis ‘şurada bir şey vardı, ben bir bakayım’ deyince mi oluyor bunlar? Hayır, bu bir istihbaratın sonucu, elde edilen bilginin değerlendirilmesiyle yapılan operasyonda ortaya çıkarılan durum. Burada sorun bununla ilgili kısmı, ben daha önce ifade ettim, elmayla armudu birbirine karıştırmış.

DEŞİFRE OLDULAR:

Bu soruşturma kapsamında yapılan usul hataları, KCK kapsamında, belki de PKK’nın da içerisinde pek çok istihbarat görevlisinin deşifre olması sonucunu maalesef doğurdu. Oraya yıllarca emek verilerek girilmiş, nüfuz edilmiş yapılar, çünkü şüphelenilen kişiler belli, onlarla irtibatlı olan kişiler... Bir bakıyorsunuz bu fayda mı, zarar mı doğuruyor? Bu maalesef usul hataları, yanlış bir değerlendirme, yorum nedeniyle.

Burada öyle gözüküyor ki yorum farkından, yanlış yorumdan kaynaklanan sonuçlar ortaya çıkıyor. Terörün içine sızmış kişileri terörle işbirliği yapmış olarak görmek kadar bir büyük yorum hatası olamaz.

ÜRKÜTÜCÜ:

Hangi alternatif olursa olsun, bunları kabul etmek çok korkutucu ve çok ürkütücü. Türk yargısını başka güçlerin emrine verip, onların yabancı ülkelerin emriyle hareket eden... Her yorum bu sonucu doğuruyor. Yabancı güçler var, onlar yargıya hükmediyorlar, yargıdan siyasal iktidara, oradan başka yere. Hangi yoruma, senaryoya bakarsanız bakın, orada Türkiye için kötü sonuçlar var. Bu senaryolar üzerinden, ’bunlar doğrudur, şöyledir, böyledir’ deme imkanım yok. Çünkü biz senaryolar ve yorumlar üzerinden değil gerçek bilgi üzerinden sonuca gitmemiz lazım, biz Hükümetiz. Yargı bağımsız. Başsavcılık da bağımsız, kendi içinde yapılan yanlışlara karşı kendine has bir mekanizması bulunuyor.

İSTİHBARAT NASIL TOPLANACAK?:

Yanlış bir hukuki yorum, yanlış birtakım değerlendirmeler var, yapılan yanlışlar var. Bu yanlışlar karşısında kimse seyirci kalmaz. Yasama organı bir madde çıkarmış, niçin çıkarmış amacı da belli. Onun en doğru yorumunu yasama organı yapar çünkü yasama organı çıkarmış. Sizin çıkardığınız gaye belli ama uygulayıcılar sizin hiç murat etmediğiniz şekil ve yöntemde o yasayı yorumluyor ve uyguluyorlarsa o zaman yasama organı da der ki ’benim maksadım bu değil’, o zaman yasama organı neden yanlış yorumladıklarına bakarak, yanlış yorumu ortadan kaldıracak bir yasal düzenleme yapabilir. Bu anayasa tarafından verilmiş bir haktır. Siz bundan sonraki süreçte, terör örgütünün içine canı pahasına sızıyor, ’ben şehit olurum’ diyor ama öte yandan sızdığı zaman da terörle işbirliği yapmış gibi yanlı, sakat bir yorum olur mu? ’Sen bunun içine sızdın onunla oturdun konuştun, sen terör örgütüyle işbirliği yaptın’ dediğin zaman ülkenin güvenliği açısından toplanması gereken istihbaratı biz nasıl toplayacağız?

İki kanunu ayırt etmek gerekir

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, “CMK 250 ve 251. maddesi çok açık. ‘Terör suçu varsa savcı makam mevki bakmadan doğrudan harekete geçer’ diyor kanun çok açık. Buradan bakınca savcının yaptığının neresi yanlış?” sorusu üzerine şöyle konuştu: “Buradan baktığınızda hiç bir sorun yok ama bir de özel kanun var. MİT Teşkilat Kanunu’nun 26. maddesi var. ‘MİT mensuplarının görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan ötürü hakkında cezai takibat yapılması Başbakanın iznine bağlıdır’. İki tane kanun var. Öbürünü okuduğunda doğru, bunu okuduğunda bu da doğru. O zaman burada özel kanun, genel kanun uygulamasına bakılır. Bakılıyor ki savcılık makamı 250’yi özel değerlendiriyor ama burada özel yasa CMK değil, MİT ile ilgili kanundur, 26. maddedir. Bu benim görüşüm. Hukuki olduğunu da düşünüyorum. Olaya baktığınızda uyuşturucu madde, organize suç örgütü veya terör örgütleriyle MİT mensupları işbirliği, dayanışma içinde birlikte hareket etme var mı, yok mu bunu ayırt etmek gerekiyor.”

Bozdağ, “Dosyadan el çektirilen savcı hakkında adli bir soruşturma yapılıp yapılmayacağına” ilişkin soru üzerine de “O bizim işimiz değil. Yargının kendi içerisinde yapacağı bir tasarruf. Yargı ne yapar, ne eder kanaati nedir bilemeyiz. Önemli olan bunların kasten yapılmamış olmasıdır” dedi.

Çiçek: Fazla mübalağa etmemek gerek

Gözlerin Meclis’e çevrileceği gün yarın olacak. Son gelişmeler üzerine hükümet tarafından hazırlanan, MİT mensupları veya özel bir görevi ifa etmek üzere Başbakan tarafından görevlendirilen kişiler hakkında soruşturma yapılmasını da Başbakanın iznine bağlayan kanun teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’da salı günü görüşülecek. CHP ve BDP’nin “kişiye özel düzenleme” gerekçesiyle karşı çıktıkları teklifin görüşmelerinin tartışmalı geçmesi bekleniyor. TBMM Başkanı Cemil Çiçek dün gazetecilerin düzenleyle ilgili sorusu üzerine, “Bu konularda soğukkanlı olmak ve sağlıklı değerlendirmek gerekiyor. Türkiye bir hukuk devletidir. Her türlü iş ve işlemler hukuk çerçevesinde değerlendirilir ve yerli yerinde oturur. Olanı olduğundan fazla mübalağa etmek bence doğru değil” dedi. Çiçek, muhalefetin eleştirileri hatırlatılınca da “Eleştiri haklarıdır. Kimse bir şey eleştiriyor diye kızmak yok, darılmak yok, herkes fikrini söyler” dedi.

Alemdaroğlu: Belli kişiler için düzenleme kabul edilemez

Türk Hukuk Kurumu Başkanı Tuncay Alemdaroğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile emekli ve görevde olan 4 MİT yöneticisi hakkında özel yetkili savcılık tarafından başlatılan soruşturmanın ardından yaşanan gelişmelerin “hayret verici” olarak nitelendirdi. Alemdaroğlu, şöyle konuştu:

“Bugün herkesin belmesi gerekir ki, yaşanan olaylar, yargının, yürütmenin denetim ve kontrolü altında olduğunun açık kanıtıdır. Son olayda Cumhuriyet Savcısının MİT yetkililerini ifadeye çağırması üzerine gelişen süreçte soruşturma dosyasının savcısından alınması da yeterli görülmeyerek bir adım daha ileriye gidilmiş, soruşturmaya muhatap olan kişi hakkında başka savcıların da işlem yapmasını engelleyebilecek şekilde kişiye özel yasa değişikliği önerisi hazırlandığı açıklanmıştır. Her şeyden önce ifade etmeliyiz ki, hukuk devletinde sırf belli bir olay nedeniyle belli kişileri koruma amaçlı yasal düzenleme yapılması hukuk devletinin özüne aykırı olup, kabul edilemez. Diğer yandan Anayasa’nın 138/3. maddesinde, görülmekte olan dava ile ilgili olarak Meclis’te görüşme yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bugün iktidar partisinin çoğunlukta olduğu parlamentoda, görüşmeden de öte bir girişimle, belli bir yargı soruşturmasına muhatap kişileri o soruşturmadan vareste tutacak yasal düzenleme yapma hazırlıkları başlamıştır. Bu, Anayasa hukukundaki tanımı ile eylemli anayasa ihlalidir ve cazesı da 309. maddede gösterilmiştir.”