Bilindiği üzere 4 Temmuz 2014 tarihinde sabah saatlerinde Lefkoşa Polis Müdürlüğünde tutuklu olarak bulunan Mehmet Vechi'nin binanın 3 katından merdiven boşluğuna atlayıp intihar ettiği duyurulmuştu. Hukuk’un en temel karineleri arasında yer alan Masumiyet karinesi (-herkes, suçluluğu mahkemece ispatlanıncaya kadar masumdur) ve koruma prensibi yerle bir edilmiştir. Böylelikle Bayraktar cinayeti, arkasından gelen sözde intihar ile kapatılmaya çalışılmıştır. Burada üzerinde durmamız gereken “Tutuklu öldü, dosya kapandı” mantığının günümüzde ancak çürük bir zihniyetin devamı olduğu gerçeğidir. Ancak 3 üncü dünya ülkelerinde bu gibi olaylar normal karşılanabilir. Üstelik İntihar; ancak hür bir insanın kendi iradesi ile canına kıyması için kullanılabilecek bir tabirdir. Gözetim altında failin kendisinden bile korunmasını emreden hukuk normları, bir tutuklunun üstelik bir gün önce işkence gördüğüne dair meclise şikâyet dilekçesi verilmişken ölmesi intihar değil “Cinayet” olarak adlandırılır.

 

KKTC maalesef, Mehmet Vechi’nin ölümünü, kısa bir arayla meydana gelen iki ayrı soygunla unutmaya başladığı tam bu dönemde; Ayçin Vechi’nin babası için girdiği amansız hukuk mücadelesi takdire şayan bir hal almıştır. Ayçin hanım, herkesin bildiği üzere Polis Başmüfettişi Mehmet Bayraktar cinayeti ile ilgili olarak tutuklanan 71 yaşında bypass ameliyatlısı, şeker hastası ve yürüme sorunu olan Mehmet Vechi’nin küçük kızıdır.

 

Ayçin Vechi ismi geçince nedense; Türkiye’nin 2010 yılında Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları ile çalkalandığı ve tarihinin en büyük hukuk rezaleti yaşadığı dönem aklıma gelmektedir. O dönemde biliyorsunuz, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun kızı Nazlı ve Dz.P.Kur Alb. Dursun Çiçek’in kızı İrem’in günlerce tutuklu babalarını savunmak için giriştikleri hukuk mücadelesi halen tüm Türkiye kamuoyunun hafızasında halen yer almaktadır. Ayçin ile Nazlı ve İrem arasındaki tek fark, Ayçin’in babasının şu anda aramızda bulunmamasıdır.

 

Bu tür hukuk mücadelelerinin daha fazla desteklenmesi gereken ülkemizde, birde kuşlar tarafından Ayçin hanıma bazılarının rahatsızlıkları fısıldanmış. Yani babasından sonra kızına mı sıra geldi? Bunu mu demeye çalışıyorsunuz…

 

Konuyla ilgili Başbakanlık tarafından yürütülen soruşturma halen devam etmektedir. Söz konusu soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi ve delillerin karartılmaması için bugüne kadar 2 düşük rütbeli polisin açığa alınması dışında kamuoyuna bir bilgi yansımadı. Yani bu polislerden sorumlu olanlara ne oldu? Günah keçileri sadece bu iki polis mi?

 

Ayçin Vechi’nin verdiği hukuk mücadelesi bazılarını rahatsız etse de, adalet talebi her vatandaşın doğal hakkı olarak görülmelidir. Haklarını aramayan vatandaşların yaşadığı bir ülkede adaletten, demokrasiden ve insan haklarından bahsedilemez. Masumiyet karinesi ve işkence altında ifade alma ile yerle bir edilen insan hakları ihlallerinin ülkemizde son bulması bir gerekliliktir. Bu konu sadece polis ve mahkemelere bırakılamayacak kadar önemli bir konu olup, her vatandaşın araması gereken bir haktır. Ayrıca Cumhuriyet Meclisimize bu konuyla ilgili çok iş düşmektedir. Louis D. Brandeis; "Eğer yasalara saygı gösterilmesini istiyorsak, önce saygı gösterilecek yasalar yapmak lazım."dır der.

 

Sözlerimi bitirirken Gandi’nin meşhur sözü ile sizlere veda edeceğim. Gandi der ki; "Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi."

Metin Bulut