Sevgili okurlar merhaba, bundan sonra dilimiz döndükçe buradan, özelde eğitim genelde toplumsal yaşamımızla ilgili bazı konulara değineceğiz. Bu fırsatı bize yarattığı için Kıbrıs Manşet ailesine teşekkürü bir borç bilirim. Şimdiden sürç-ü lisan edersek affola diyelim. Kendimi naçizane kısaca tanıtmak gerekirse, Atatürk Öğretmen Akademisi (namı diğer Öğretmen Koleji) mezunu, Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim Yönetimi Yüsek Lisans, MEB’de ilkokul öğretmeniyim. Temel Eğitim Program Geliştirme Projesinde komisyon üyeliği görevini yürütmekteyim. ‘Yaratıcı Drama ve Oyun Destekli Beslenme Eğitimi’ isminde birde kitabım bulunmaktadır. Evet, artık bugünkü konumuza yavaş yavaş değinelim. Konumuz ile ilgili manidar şu söze bir bakalım ve derin düşüncelere dalalım :

‘Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve ap*al bir nesil ortaya çıkacak.’

Bu söz ile anlatılmak istenen durum ne kadar da tanıdık geldi değil mi ? Bu söz yıllar önce ünlü fizikçi Albert Einstein tarafında söylenmiş ve günümüze ayna tutan bir söz olmuştur. İnsanlık tarihinde önemli bir yeri olan Albert Einstein’ın bilim alanındaki söylemleri, bilim alanındaki çalışmaları yanında bu tür sözlerinede itibar etmek gerekir. Evet işte durum tamda bu. Teknolojiyi kabul edelim gümlük hayatımızda çok büyük önem taşıyor ve işimizi kolaylaştırıcı çok önemli bir unsur. Teknoloji ve internet sayesinde artık istediğimiz bilgiye sadece saniyeler içerisinde kolaylıkla ulaşabiliyor, Dünyanın öbür ucundaki bir kişiyle artık sadece yazılı değil, görüntülü ve sesli olarak, kolayca iletişim kurabiliyoruz.

Teknoloji güzel ve faydalı birşey olduğuna kimsenin itirazı yok ama büyüklerimizin bir sözü ile söylemek gerekirse, ‘kantarın topuzunu kaçırmadan’ teknolojiden istifade etmeliyiz. Artık günümüzde herkes online, internete bağlanma, sürekli bişeyler paylaşma yapma hastalığı var. Bu durumu çok abartan insanlarımız var. Yok oturuyorum, canım çok sıkkın, şuan evdeyim. Bilmem ne kafede yemek yiyorum. Bir selfie çekip atayım, üstünede afilli bir söz yazayım da namım yürüsün. Nedir bu durum böyle? Hele ki akıllı telefonlar hayatımıza girdi, filim koptu! Sanki o telefonlar vücudumuzun bir uzuvu. Elimiz kolumuz parmaklarımız ne ise o telefonda o! Ya da telefonlar elimize yapışkan ile yapışmış gibi. Hal böyle olunca, insan iletişimi artık farklı bir yöne doğru gitmeye başladı. Einstein amca yıllar önceden haklı çıktı. Artık misafirliğe, gezmeye v.s. gittiğimizde herkes kafasını o telefonlara sokuyor. Ne bir sohbet, ne bir muhabbet vesselam!

Peki durum böyle iken geleceğimizi emanet edeceğimiz, bugünün küçükleri, yarının büyükleri olan çocuklarımızda durum ne ? Benim söylememe gerek bile yok aslında, çocuklarımızda çevrelerinden, özellikle biz büyüklerden bulaşan teknoloji bağımlılığı hastalığının tam da kucağına oturmuş durumdalar. Artık küçüçük, iki yaşındaki çocuğun elinde tabletler, akıllı telefonlar, bazı çocukların önünde laptop, playstation ve daha niceleri! Çocuklarımız artık çocuk olamıyor. Çocukluklarını yaşayamıyor, dışarı çıkıp saklambaç, tek kale maç, lingiri oynayamıyor. Artık onlarda bizim kopyamız, teknoloji bağımlılığının en önemli temsilcileri. Durum böyle iken eğitimci olduğum içinde bir öğretmenlik anımı anlatmasam olmazdı. 4. Sınıf fen ve teknoloji dersindeyiz. Öğrencilerimle teknoloji bağımlılığı hakkında sohbet ediyoruz. İşte ben anlatıyorum tablet bilgisayarlarla, akıllı telefonlar ile çok iç içeyiz. Teknolojinin yararları var ama çok kullanırsak, yanlış kullanırsak zararları var falan filan. Sınıfımdaki parlak öğrencilerden birisi parmak kaldırır ve söz ister. ‘Öğretmenim siz bize teknolojinin doğru kullanılmasından söz ediyorsunuz ama siz dahil etrafımızdaki tüm büyüklerimiz, ellerinden telefonlarını düşürmüyorlar, herkesin facebooku var. Siz bile sürekli kullanıyorsunuz’ dedi.

Öğrencimin bu söyledikleri karşısında şapkamızı önümüze koyup, biz büyükler olarak iyice düşünmeliyiz. Bizler çocuklara nasihatta bulunuyoruz. Öyledir böyledir. Ama biz büyükler olarak çocuklarımıza iyi birer rol- model olabiliyor muyuz? Çocuklarımıza söylediklerimizi biz kendimiz uyguluyor muyuz hayatımızda? Evet çocuklar çevresiyle etkileşim içerisindedir. Büyüklerinde gördükleri davranışlar onlar için çok önemlidir. Özellikle saygı duyduğu bir aile büyüğü veya öğretmeniyse. Çocuk çevresinde gördüğü davranışı alır, zihnine kaydeder ve yeri geldiğinde ortaya çıkarır. Bizler büyükler olarak çocuklarımıza iyi birer rol model olmalıyız. Ebeveynler yani aileler, bu konuda bilgili olmalıdır. Hayatın sadece teknolojiden ibaret olmadığını, kitap okumanın, başkalarıyla sözlü iletişime geçmenin, sohbet muhabbet etmenin güzelliğini, değişik etkinliklerede zaman ayrılabileceğini onlara göstermemiz gerekir...Kısacası örnek olacağız...

Tabi ki teknolojiyi kullacağız, iyi yanlarından istifade edeceğiz, nimetlerinden faydalanacağız. Çocuklar tabiki tabletini alıp oyunda oynayacak. Ama sadece o değil! Çocuğun hayatı sadece o elektonik cihazla sınırlı kalmamalı. Teknolojinin doğru kullanımı ile ilgili bu husus, bence Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretim programlarına eklenmeli, gerekirse ayrı ders olarak okutulmalıdır.

Çocuklar için 3 aylık uzun yaz tatilinin başladığı bugünlerde, naçizane ailelere bir kaç tavsiye verecek olursak, çocuklarınızı kitap okumaya teşvik edin, sokağa çıkıp oynamalarını, çocukluklarını yaşamalarını sağlayın, iyi bir araştırma yapıp çocuğunuz güzel etkinliklerin yapılıp, uygulandığı yaz okullarına gönderebilir ve/veya spor ile ilgili bir aktivitelere yönlendirebilirsiniz. Çocuğunuz yaz tatilinde gözünü açtığı andan, gece geç saatlere kadar o bilgisayar, tablet, telefon ekranına boş boş bakmasın. Zamanını sadece bunu yaparak boş yere harcamasın. ‘Unutmayın! çocuklar yetişkinlerin aynasıdır.’ Şimdilik bu kadar. Görüşmek üzere. Hoşcakalın.....