“Bence artık sen de herkes gibisin”

Taa Amerika’dan müdahale etmişti meşru hak’kıyla bu adaya “20 Temmuz sabahı gördün hâlini” şarkılarıyla bildik! Bitlis marka sigarasını içer, eniştesi İsmail Hakkı Okday’ın hediyesi Erika marka daktilosuyla yazılarını yazardı. Bu 70 yıllık daktiloyu, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi’ne armağan etmişti rahmetli. Öldüğünde sadece talebelik evime komşu bi’ev ve bi’arabası vardı garibimin. E artık tanıdınız! Tabii ki de Karaoğlan merkezinde dillendirilen efsane eski TC Başbakanı Bülent Ecevit toprağı bol olsun. İşte o günden bu’güne hazırdan balık verdiler ve balık tutmayı bıraktık; hatta âdil bir düzen içerisinde yemeyi bile beceremedik. Demokrasi vitrini önünde seçim hakkını devretmiş bir ülkede yaşamayı biz seçtik bildik. “N’olacak bizim çocuğun işi” diye diye kamuyu şişirip, Göç Yasası’na gaz verdik. Bravo bize; Namussuzların, rüşvetçilerin ve totalde yüzsüzlerin en az namuslular kadar cesur olduğu bir Kıbrıs’ta yaşıyoruz artık. ‘Kapı pencere açık yatardık’ efsanesi bitti arık. ‘Dinime söven, müslüman olsa’ modu bi yana; Gazı kaçmış kola tadındaki müslüman yerine islam’ı hedef aldık. Vurdumduymazlık, ayarsızlık, riyakârlık, dolandırıcılık, sahtekârlık, yalancılık ve gösteriş tavan yapmış yurdumda. Seçim sathı mahalli’ne girildi ya, ‘gemisini kurtaran kaptan’ misâli seçim sonrası bireysel hazırlıkları şimdiden başladı. Yakın gelecekte de genel seçimlerin olacağı âşikâr. Sendikacıların abuk ve de “neden olmasın”lı grev ve de meclis rüyalarını geçtim, vatandaşların da doğru pozisyon alarak kendilerine terfi veya çocuğunu devlet işine yerleştirme stratejileri yine debreşti. Ne mi yapılacak? Klasik ölümüzün goca körü yapılacak; Öncelikle iktidarda olan veya iktidara yakın bir siyasi partiye üyelik yoksa hemen üye olunacak. Eşini hemen kadın kolları’na, çocuklarını da hemen gençlik kolları’na kayıdını yapacak ve yavaş yavaş borazan misâli sloganlar dillendirilmeye başlanacak. Eğitim, öğretim, bilgi, görgü veya tecrübeye bu memlekette değerli mi? Asla. Yok öyle boşu boşuna yüksek tahsil uğraşıları, seminerler, kongreler veya yurt dışı alan çalışmaları. Hemen uygun renkte bir kravat ve parti rozeti ayarlanacak. Varsa evde veya ilgili siyasi partinin deposunda parti bayrağı krizi yaratılacak. E artık kravat, rozet ve bayrak hâlleri tamamsa, uygun bir kavşakta boy gösterilecek ve var güçle salına salına sallandırılacak. Sabah mesaisi sonrası partinin ileri gelenlerinin telefonları hemen kayıt altına alınacak. Her öğlen kahvesi mutlaka ilgili siyasi parti binasında içilecek ve “Benim ailem çok geniş, çok oyum var. Biz kime oy verirsek o kazanır” merkezli gabak ve mavraları atılacak serbest atış şeklinde. E öğleden sonra yine bayrak sallama kavşakları ve yoldan geçen partililere türlü türlü yavşaklıklar ve soytarılıklar. Akşam oldu mu bilmem hangi köyün, bilmem hangi meyhanesinde sağcılık ve solculuk oyunları oynanacak. Hatta vekillerin kulak zarlarına salyalar akıtılacak. Vekiller mi? E’tabii onların da seçim bölgeleri ‘parti başkanlarının dizinin dibi’ oldu. Yok öyle çok açılma ve de dalgalanma girişimleri. Örgütün listesine odun bile girse artık kazanır bu düzende maalesef. Sonuç mu? Seçim kazanılırsa hak’lı - hak’sız veya hırs’lı – hırsız’ı bir şekilde iş(ler) kovalanacak. İşte, biz artık buyuz değerli okuyucum. E bu tabloda siyasetin sporu da var mı? Merkezinde daniskası var. Yoğunlukla seçilecek de ama sonuçta devlet her zamanki gibi sporu yönetecek yetenekte bir güç olmayacak. İşte bu da bizim kaderimiz olacak. Dedik ya; İşte biz buyuz! Zavallı yurdum; Nâzım’ın da dediği gibi ‘Kalbimde kalbine yok bile kinim; Bence artık sen de artık herkes gibisin’. Kına getirin de yakalım. Her yerime...