AKINCI BAKANLAR KURULUNU TOPLAMALI; BİRAN ÖNCE OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN ETMELİDİR? KRİZİN YÜKÜNÜ SADECE BELİRLİ KESİMLERE YÜKLEMEK ADALETSİZLİKTİR,İNSAFSIZLIKTIR, GÜNAHTIR!

Ekonomik krizin çözülmesi için koalisyon hükümetinin çabaları yeterli olamamaktadır.Türkiye ile konu görüşülmeden,istişare edilmeden yaşanmakta olan krizin ateşinin sönmesi de mümkün değildir. Hükümet alması gereken bazı tedbirleri yasal engeller nedeniyle alamamaktadır.Olağanüstü bir süreçten geçildiğine göre biran önce ‘Olağanüstü Hal’ ilan ederek hükümetin daha rahat kararlar almasının önü açılabilecektir.Hükümet ‘sermaye’ çevrelerinden gelen baskılara kulak asmamalı,krizin faturasını sadece sabit gelirli yurttaşlara kesmemelidir.Ödenecek olan bedel tüm kesimlerce eşit bir şekilde karşılanmalıdır. Hükümetin aldığı kararların adil ve dengeli olduğunu söylemek mümkün değildir.Dünyanın birçok yerinde ‘kur sabitlenmesi’ yoluna gidilmekte ve krizin etkileri geçici de olsa kontrol altına alınabilmektedir.

Dünkü manşetimizde de vurguladığımız üzere sorun sadece Türk Lirası kullanmamızdan,ve son dönemde TL’nin değer kaybetmesinden kaynaklanmamaktadır;yapısal bozukluklar,yıllardır yapılmayan reformlar nedeniyle sistem çökmüştür.Sistemi yapısal reform paketi ile canlandırmak mümkündür.Bunun için de milli bir mutabakat hükümetine ihtiyaç vardır.Kabine konusunda uzman,siyasi gailesi olmayan yürekli arkadaşlardan oluşmalıdır.Krizden çıkışın reçetesi acıdır,ancak başka çare yoktur.Yakın zamanda batan Güney Kıbrıs ve Yunanistan kemer sıkarak ve AB Troyka’sının önerdiği,daha doğrusu dayattığı,yol haritası ile krizden kurtulmuştur.Yapısal reform paketi için yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır,ve bu da vakit alacaktır.Hemen hareket edilmesi,zamanı iyi kullanmak zorunluluğu vardır.Vatandaşlarımız geçinememektedir.Sabit gelirli neredeyse ekmek alacak parayı bulamayacak durumdadır.Süratli hareket edilebilmesi için ‘Olağanüstü Hal’ ilanı zaruridir.

Sabit gelirli vatandaşlar krizden önce de ay sonunu ucu ucuna getiriyor ya da kredi kartı ile borçlanarak mutfaktaki tenceresini kaynatabiliyordu.Krizle birlikte geçinmek artık imkansız hale getirildi.yapılacak ilk iş vatandaşların alım gücünü güçlendirmek,canlandırmaktır.

TL’ye DÖNÜŞ VE KUR SABİTLEMESİ DOĞRU YÖNTEMDİR

Hükümet kiralarda kuru sabitlemiştir ve doğru yapmıştır.Ne var ki kur sabitleme işinin bankalara olan borçlara da yansıtılması gereklidir.Alınan tedbir eksik kalmıştır.Kiracı korunurken mal sahibi adeta gözden çıkarılmıştır.Halbuki bankalara borçlanarak mal mülk edinenler ve bunu aldıkları kira geliri ile ödeyenler son düzenlemede dikkate alınmamıştır.Kiralarda alınan stopajın düşürülmesi doğru bir adım olmakla birlikte sorunun özüne katkı koymaktan uzaktır.Stopaj oranı yüzde 1 dahi olsa,olmayan bir gelirle zaten stopaj veya herhangi bir vergiyi vatandaştan tahsil edebileceklerini düşünenler yanlış hesap yapmaktadırlar.Türk lirası gelirle banka borcu,vergi mergi ödemek artık mümkün değildir. Borcun vadesini uzatsanız da bunu ödemek yine mümkün değildir.Faiz oranları ve dövizdeki devamlı artış vatandaşı bitirmiştir.

AÇGÖZLÜ,TEFECİ BANKACILARA DİKKAT!

Geçici bir süre kurlar sabitlenmeli sabit gelirli vatandaşın borcunu ödeyebilmeli olanaklı hale getirilmelidir.Banka sahiplerinin bu konuda hassasiyet göstermelerini anlamakla birlikte,onların da alacaklarının tahsilini kolaylaştıracak tedbirleri desteklemeleri lazımdır.KKTC’de kendi istegi ile yabancı para üzerinden doğan alacağını sabit bir kurdan TL’ye çevirecek TEK bir banka sahibi bulamazsınız.Hepsi olmasa bile banka sahiplerinin birçoğunun TEFECİ zihniyetle vatandaşı adeta sömürdükleri gizli değildir.Hükümet Merkez bankası mahareti ile kurları geçici bir süre sabitlemeli ve vatandaşa nefes aldırmalıdır.

DEVLET HARCAMALARINDA KISITLAMAYA GİDİLMELİ

Hükümet bir yandan Halka “tasarruf yapın, herkes elini taşın altına koysun” çağrısı yaparken, kendisi lüks harcamalardan vazgeçmemektedir . Cumhurbaşkanı, Başbakan ve koalisyon ortağı 3 Partinin başkanlarına(Özersay örtülü ödeneği reddetmiştir) verilen milyonlarca TL tutan örtülü ödenekler, izaz ikram kalemleri, siyasi partilere yapılan ve milyonlarca TL tutan yardımlar, tüm TV patronlarına verilen ve toplamda milyonlarca TL tutan katkılar ( TV başına ayda 30 bin TL) gazetelere verilen ve toplamda milyonlarca TL tutan yardımlar ( Gazete başına aylık 20 bin TL), 50 milletvekiline verilen ve toplamda milyonlarca TL tutan tahsisatlar, yurt dışına giden siyasi ve kamu görevlilerine günlük olarak verilen cep harcırahları, yurt dışında görevli temsilcilere verilen ve en az ayda 5000-6000 Doları bulan yüksek maaşlar, Devlete ait onca bina atıl dururken, kiralanan binalara verilen milyonlarca TL, kamuya ait olan Resmi Hizmet Araçlarının kullanımına son verilmemesi, düğün, açılış ve cenazelere devlet bütçesinden çiçek-çelenk gönderilmesi hala devam ederken ve diğer yandan da elektriğe, benzine astronomik zamlar yapılması, bu zamların zincirleme olarak tüm tüketim maddelerine yansıması, maaş ve ücretlerin döviz bazında yüzde 50 azalması ve kamuya istihdam yapılması söz konusu iken, halka tasarruf ve fedekarlık çağrısı yapılması halkın, çalışanların ve sendikaların tepkisine yol açmıştır.

SENDİKALAR TEPKİLİ,FIRSATTAÇI SENDİKA AĞALARINI LANETLİYORUM

Haklı nedenlerle sendikalar ayaktadır.Üyelerinin haklarını korumaya çalışan ancak ülke koşullarını da dikkate alan sorumluluk sahibi, doğru düzgün sendikalara şapka çıkarıyorum.Ne var ki ideolojik yaklaşımlarla hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışan ve mevcut durumdan faydalanmak isteyen sendika ağalarını da buradan lanetliyorum.Krizin niteliğini ve boyutunu tırmandırarak halkı isyana teşvik edecek derecede ileri gidenler vardır.Halkı ‘lanet olsun bu devlete’ noktasına getirerek,olası bir anlaşmada Rum’a yamalamak isteyen sendika ağaları bu çirkin emellerine ulaşamayacaktır.Bir takım Rum sevici sendika ağası,federasyoncu zümre, çökmüş bulunan sistemden faydalanmaya ve Kıbrıs Türklerini olsun da nasıl olursa olsun bir çözüme razı etmek için gayret içerisindedir.

Bu kritik günlerde ek mesai konusunu hükümete dayatan zihniyet ülkeye zarar vermektedir.Ek mesaiye gelmek istemeyen memur/işçi,kendi yerine bu görevi yapabilecek kişilerin istihdam edilmelerine da ses çıkarmamalıdır. Babalarımızın,dedelerimizin,mesleklerine ve yaptıkları işe bakılmaksızın,yıllarca ayda sadece 30 paund alarak Kıbrıs Türkünü ayakta tutmaya çalıştığını bu şeref yoksunlarına anımsatmak isterim.İşçi,emekçi,memur,emekli,sabit gelirli muhakkak korunmalıdır ancak yöntemler konusunda çok dikkatli davranılmalı hassasiyet gösterilmelidir.

AKINCI GÖREVDEN KAÇIYOR,SİYASİ HESAPLAR YAPIYOR..

Anayasamızın 124.maddesi şöyledir:

Madde 124

​Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi üç ayı geçmemek üzere, olağanüstü durum ilan edebilir.

Madde 125 ve 126 da Olağanüstü Durum ilanını düzenleyen diğer maddelerdir.

Durum böyle iken Cumhurbaşkanı Akıncı yaşanmakta olan ekonomik sorunlar konusunda şaşkınlık yaratacak bir eylemsizlik ve vurdumduymazlık içerisindedir.Skıncı sadece festival ve panayırlarda konuşma yapmakta,herkesin bildiklerini tekrarlamakta,Near ki icraattan kaçmaktadır. Akıncı krize el atarsam elim yanar sorumsuzluğu ile konuya uzak durmakta,yapması gerekeni, anayasanın kendisine verdiği yetkileri kullanmaktan kaçınmaktadır.Akıncı ülkeyi düşüneceği yerde,sadece kendi siyasi geleceğini düşünmekte ve buna göre hesap yapmaktadır.Olağanüstü Durum ilan edilmesi halinde,bazı özgürlüklerin ve sendikal hakların yasaklanması gündeme gelecebilecektir ve Akıncı böyle bir durumun kendi siyasi pozisyonunu olumsuz etkilemesinden çekinmektedir.

Federal bir çözüm isteyen Akıncı’nın mevcut durumu kendi kişisel emelleri için kullanması ise oldukça yakışıksızdır.’Halkın mevcut krizden kurtuluşu ancak federal bir çözümle gerçekleşebilir,kurtuluş Rum’la birleşmedir’ yaklaşımı ve bu husustaki algı operasyonları fırsatçılıktır ve Kıbrıs Türkü bu oyuna gelmeyecek kadar uyanıktır.